BAYRAMİÇ'İN KURTULUŞU VE BÖLGEDE YAPILAN TÜRK KATLİAMLARI

BAYRAMİÇ'İN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞU

İŞGAL ve KURTULUŞUN KISA HİKÂYESİ.

 

 

 

 22 Haziran 1920 tarihinde başlayan büyük Yunan taarruzu sonunda bazı birlikler kuzeye yönelmiş ve Çanakkale civarında bulunan kasaba ve köyleri işgal etmeye başlamışlardır. Kuzeye ilerleyen Yunan kuvvetlerinin bir kolu da Bayramiç’e kadar gelmiştir. Bayramiç’te herhangi bir Türk birliği bulunmuyordu. Sadece asayişi sağlamak üzere bir miktar jandarma mevcuttu. Ancak onlarında Yunan işgaline karşı koyacak bir gücü söz konusu değildi.

Yunanlılar  Bayramiç’i 31 Ağustos 1920’de  bir Kurban Bayramı günü işgal etmişlerdir.

             Bayramiç, Yüzbaşı Derincaki isminde bir tabur komutanın başında bulunduğu Yunan askeri birliği tarafından işgale uğramıştır. Yunan’lılar, şu an yeni hükümet konağı’nın bulunduğu yerde bulunan Askerlik Şubesi binasını kendilerine karargah yapmış, Türk bayrağını indirerek Yunan bayrağını binanın önünde ki göndere çekmişlerdir. İlçemize  giren işgal birlikleri aynı anda telgrafhaneyi ve Askerlik şubesini de  işgal etmişlerdir. Küçük bir

Türk Jandarma birliği, Yunanlılar şehre girerken herhangi bir müdahalede bulunmamasına rağmen silahları elinden alınmış, bir süre sonra geri verilmiştir. Altı gün boyunca, merkez ilçe ve köylerden birçok kişiyi hapse atıp, günlerce yapılan meşakkatli  tahkikatlar sonucunda madden ve manen zarar gördükten sonra serbest bırakılmışlardır. Yaklaşık bir hafta sonra bir subay komutasında 30 kişilik kuvvet şehirde bırakılarak, geriye kalan Yunan Askeri Ezine’yi işgal etmiştir.

          Şehir işgal edilirken telgrafhane ve Askerlik Şubesi’nin kapıları kırılmış, 20 gün boyunca bütün evraklar yağmalanmış ve tahrip edilmiştir.

          Bayramiç’te bırakılan az miktardaki Yunan kuvveti, hemen halka baskı yapmaya başlamıştır. Yapılan ihbarlar sonucu birçok kişi madden ve manen  büyük zararlar görmüştür. 3 Mart 1921 günü Tepe Türkmenler köyüne gelen bir Yunan birliği köy sakinlerinden İsmail’i öldüresiye dövmüş, onu kurtarmaya çalışan Döndü’yü süngülemiş ve paralarını alarak uzaklaşmışlardır. Yunanlıların yaptığı bununla da kalmamış, Mehmet oğlu Veysel ve kardeşi Ramazan ve Tekel kolcusu Muhtarın oğlu İsmail, ağır işkencelere tabi tutulduktan sonra dayak yiyen İsmail’e gösterilmiş ve parasını çalanların bunların olup olmadığı sorulmuştur. Ancak İsmail parasını çalanların Yunan askerleri olduğunu söylemesine rağmen bu kişi suçlu addedilmiştir. Bundan sonra da  bu üç masum Türk’ü karargah yakınında yaptıkları hırsızlıktan dolayı cezalandırmak amacıyla kırbaç ve dipçik altında bir çukur kazdırılmış ve her üçü de bu çukura gömülmüştür.

          Bölgeye iyice yerleşen Yunan  işgal gücü, bir süre sonra diğer kasabalarda olduğu gibi Bayramiç’te  de önde Yunan Bayrağı ve davul-zurna eşliğinde asker toplamaya başlamıştır. Bu arada bir süreliğine kasabaya gelen makineli tüfek takımı Nisan 1921’de  Balıkesir’e gitmek üzere Ezine’ye hareket etmiştir. Bu birliğin ayrılmasından sonra Bayramiç’te sadece bir piyade bölüğü kalmıştır.

İŞGALDEN KURTULUŞ

        Yunan Ordusu’nun 30 Ağustos 1922’de Afyonkarahisar’da yaşadığı kesin hezimet sonrası, İlçemizde bulunan Yunan işgal gücünün Bayramiç’ten çekilişi Ezine ve Ayvacık’la eş zamanlı olarak gerçekleşmiştir. Eylül ayı başlarında (tahminen 4-5-6 Eylül) Bayramiç’ten Yunan işgal güçleri çekilmeye başlamış ve bölge halkı iki yıl aradan sonra tekrar  egemenliğine  kavuşmuştur. İlçemiz halkı, Türk birliklerini beklemeye başlamış ve 22 Eylül 1922’de  sabaha karşı ilçeye ilk giren Türk birliklerinin başında Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın en çok güvendiği komutanlarından Yarbay Topal Osman Ağa bulunmuştur. Daha sonra 17’nci Tümen Balya’dan Bayramiç’e gelmiş ve Yunan işgali ilçemizde tamamen sona erdirilmiştir.

 


 

Allah o günleri bir daha ülkemize ve ilçemize asla yaşatmasın.

 

(Bilgiler Prof. Dr. Muhammet Erat’ın “Milli Mücadelede  Çanakkale Bölgesi” adlı eserinden alıntıdır.)

 İzmir’in 15 Mayıs 1919 günü Yunan’lılar tarafından işgaline İlk büyük çapta tepki, hemen ertesi gün 16 Mayıs 1919’da Cuma namazı sonrasında güzel ilçemiz Bayramiç’in halkı tarafından büyük bir protesto mitingi düzenlenerek gösterilmiştir...

Duyulan acıyı ve üzüntüyü ilk kez Bayramiç halkı büyük bir miting yaparak gösterdi. Bayramiçliler, İzmir’in işgal haberini alır almaz, 16 Mayıs 1919 günü Cuma namazına müteakip ilçe meydanında toplandılar. Bir anda toplananların sayısı yüzlerce kişiye ulaştı.  Köylüsü kasabalısı tüm Bayramiç’lilerin katıldığı çok kalabalık bir protesto mitingi yapıldı. Bayramiç’liler İzmir’in işgalini nefretle protesto etti. Hep bir ağızdan İzmir’in Yunan’lılara bırakılmayacağını haykırdılar. Bu miting İzmir’in işgaline karşı yapılan ilk mitingdi. Bayramiç’le birlikte aynı gün Seydişehir’de de bir miting düzenlendi. Bu mitingleri Tavas ve Bursa’da yapılan mitingler takip etti. Mitingde dile getirilen ortak düşünce İzmir’in işgalinin hukuksuz ve asla kabul edilmeyeceğiydi.

Bayramiç ve köylerinin halkı bütün varlıklarını ve canlarını feda etmeye hazır olduklarını dile getirdiler. Bayramiç halkı adına konuşan Hakkı Efendi, Yunanlıların Girit ve Makedonya’da yaptıkları mezalime, İzmir’de yaptıkları vahşeti de ilave ettiklerini belirterek, hep birlikte buna dur diyeceklerini söyledi. Bayramiç Belediye Başkanı İbrahim Bey’de Yunan’lıların İzmir’de yaptıkları gaddar davranışa Paris Konferansı’nı idare edenlerin seyirci kalmaması ve göz yummaması gerektiğini belirterek, hemen Yunan’lıların İzmir’den geri çekilmelerini büyük devletlerden talep etti ve Bayramiç halkı olarak bunu beklediklerini dile getirdi. Belediye Başkanı İbrahim Bey, şayet bu yapılmazsa Türk’ün sabır ve tahammülünün kalmadığını dile getirerek nutkunu sona erdirdi.  

 

Güzel ilçemiz Bayramiç, Kurtuluş Savaşımızın başlamasında önemli bir kilometre taşı olan İzmir’in işgaline sert tepki göstererek milli duyguların ilk tercümanı olan yöre olarak tarihe geçti.

 

              Doç. Dr. Mithat Atabay

                 Tarih araştırmacısı

 

 

 KURTULUŞ SAVAŞI SIRASINDA BAYRAMİÇ VE DEREKOLU BÖLGESİNDE  YAŞANAN OLAYLARLA İLGİLİ DERLEMELER.

  (Bilgiler Prof. Dr. Muhammet Erat’tın “Milli Mücadelede  Çanakkale Bölgesi” adlı eserinden alıntıdır.)

       Kurtuluş savaşı sırasında Bayramiç ve Derekolu’nda yaşanan olaylar da herkes tarafından merak edilen konulardan biridir. Ancak ne yazık ki olayları yerli yerine  koyup; İlçemizin yerel tarihini doğru düzgün öğrenebileceğimiz bir kaynak da henüz bulunmamaktadır. Peki bizler niye bu konuyu gündeme alıyoruz? Kurtuluş savaşı yıllarına ilişkin büyüklerimizden bir çok öykü dinledik. Bunlar içinde bizlerin gururunu okşayan olaylar olduğu gibi; bizleri rahatsız eden bir takım dedikodular da vardır. Amacımız kimseyi yahut ta hiçbir köyümüzü kırmak, üzmek değildir. Örneğin bir Çamur HASAN çetesi vardır. Çamur Hasan ve arkadaşları bir söylentiye göre derekoluna Yunan’ı sokmamışlardır. Bir başka söylentiye göre ise Kuva-yı Milliye askerlerini öldürmüşlerdir. Bizim çocukluğumuzda da Derekolu bölgesinin cezalı olduğu söylentilerini hep duymuşumdur. Yaşlılar, bu bölge mimli; buranın üstüne kırmızı kalem çekilmiş gibi söylemleri hep söylerler ;biz yaştakiler de  bunları  hep duymuştur. Bu duyumlar ne derece gerçeği yansıtıyor, Yunan askeri hangi zaman diliminde Bayramiç’te bulunmuş, bu işgalden halk ne kadar zarar görmüş, bütün bunlar ve başka yaşanan olayları köklüce araştırmaya gereksinim vardır. Bir başka zorlukta özellikle Bayramiç’te yaşanan olayların bir kısmının veya şahıs isimlerinin açıklanması konusunda, bilenler olabildiğince  ketum davranmaktadırlar. Günü geldiğinde her olayı tarihçilerin aydınlatması dileğiyle  bu konudaki elde ettiğimiz bilgileri paylaşalım.

 

MİLLİ MÜCADELEDE ÇANAKKALE BÖLGESİ

 

       1 nci. Dünya Savaşı’nda İttifak devletlerinin yanında yer alan Osmanlı, birçok cephede savaşmış ve bu savaşlar da mağlup olarak topraklarının bir kısmını kaybetmiştir. Osmanlı İmparatorluğu, Çanakkale cephesinde 1915 yılında büyük bir zafer kazanıp, İngiliz ve Fransız gemilerinin boğazdan geçmesine izin  verilmemesine rağmen Sebdülbahir bölgesi işgal edilmiştir. Bu olay halka büyük bir moral verdiği gibi Mustafa Kemal’in de tarih sahnesine çıkmasını sağlamıştır. 6 Kasım 1918’ de Çanakkale’ye gelen İngiliz heyet başkanı General Fuller ile Selahattin Adil arasında boğazın boşaltılması ve İngilizlerin işgali karar altına alınmıştır. İşgal 8 Kasım 1918 günü başlamıştır. Mondros Ateşkes Antlaşmasının  hükümlerine göre ordu birliklerinin önemli bir kısmı terhis edilmiş ve asayişi sağlamak için az sayıda kuvvet bırakılmıştır. Jandarmanın az olmasından dolayı asayişin sağlanması zaman zaman mümkün olmayacak ve çetelerin sayısı büyük bir artış gösterecektir. Yunan işgalinden önce, İngiliz ve Fransız işgali dolayısıyla bu bölgede fazla faaliyet gösteremeyen bazı çeteler işgal bölgesinin dışında kalan Biga, Çan , Bayramiç, Ayvacık , Ezine ve Gelibolu’nun bazı  bölgelerinde varlıklarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Mütareke sonrası merkezi otoritenin zayıflaması sonucu askerden kaçanların da katılımı ile çeteler güçlenerek halk üzerinde baskılarını artırmışlardır. Biga’da bu dönemde Kara Hasan, Halil Pehlivan, Sarı İsmail , Burunsuz Mecit ve Firman Kaptan adında bir Rum çetesi mevcuttu. Değirmencikli  Arnavut Rahman çetesi az sayıdaki adamı ile halktan zor ile para toplayıp ,soygun yapmaktadır. Çan’ın Asmalı köyünde faaliyet gösteren Gavur İmam, Cihadiye Köyünden İbrahim, Hacı Köyünden Hacı Bey hırsızlık ve soygun yapan çeteler arasında yer alıyorlardı. Bayramiç, Ezine, Ayvacık bölgesinde de bazı çetelerin varlığı bilinmektedir. Bölgede faaliyet gösteren belli başlı çeteler Rüstem Efe (Çetinkaya) , Aziz Çetesi, İhsan Çavuş Çetesi, Sadık Çetesi , Ayvacıklı Yörük Abdurrahman , Kadir Kara, Yörük Nail (Çanlı) , Adalı Abdullah, Zekeriya ve Ülfet kardeşler. Bunların dışında Kör Apostol isminde  bir Rum’da bölge insanına çok zarar vermiştir.

 

KÖPRÜLÜLÜ HAMDİ BEY’İN FAALİYETLERİ

 

    Biga’da bir birçok zorluğa rağmen, 10 Eylül 1919’da Koca Müftü Hamdi (Erdem) başkanlığında Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı kurulmuş. Ancak şehre bir türlü hakim olunamamış. Özelliklede Kara Hasan çetesi ile baş edilememiştir. Müftü Hamdi Bey, 61 ‘nci Tümen Komutanı Kazım (Özalp) Bey’e birkaç defa telgraf çekip durum hakkındaki rahatsızlığını ifade etmiştir.

    Bu sırada Balıkesir Merkez Heyeti’nce  yapılan iş bölümünde Köprülülü Hamdi Bey’e Milli Kuvvetler’e asker temin etme görevi verilmiştir. Ancak o dönemde silah ve cephane sıkıntısı büyük boyutlara ulaşmıştı. Halk cepheye koşmaya hazır olmasına rağmen, eline verilecek silah ve cephane yoktur. Önemli miktarda silah ve cephane ise boğazın karşı tarafın Fransızların  kontrolünde bulunan Akbaş  depolarında bulunmaktadır. 1920  yılının başlarında Biga’daki Kuva-yı Milliye Teşkilatını güçlendirmek ve Akbaş depolarındaki silah ve cephaneyi Anadolu tarafına geçirmek için kırk kişilik bir birlik ile  Balıkesir’den yola çıkan Hamdi Bey, Balya ve Gönen’e uğradıktan sonra Biga’ya gelmiştir. Hamdi Bey Biga’ya geldiğinde kendisini karşılayan, Dramalı Rıza Bey’e Akbaş cephaneliğinin Anadolu’ya kaçırılması görevini vermiş. Neticede Dramalı Rıza Bey ve arkadaşları Akbaş cephaneliğini halkın da yardımıyla, Umurbey’den Çan’a, Çan’dan Yenice’ye  taşınmıştır. Bunun üzerine Heyeti Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal Paşa, 29 Ocakta Kazım Bey’e şu cevabı vermiştir.

“Köprülülü Hamdi Bey’in fedakar hane  ve cesur hane hareketle elde eylediği sayan-ı gıpta muvaffakıyetten  mütehassıl teşeküratımızın mumaileyhe tebliğine delalet buyurulmasını rica eder, böyle azim bir muvaffakıyete saik olan zat-ı biraderini tebrike şitap eyleriz.” Ancak bu kadar uğraşlar sonucunda elde silah ve cephane ne yazık ki Kuva-yı Milliye hizmetinde kullanılamamıştır. Yukarıda özetlemeye çalıştığım Akbaş cephaneliğinin kaçırılması olayının Bayramiç üzerinden Milli Kuvvetlere ulaştırılmaya çalışılan silah ve cephane ile ilgisinin olmadığını  belirtmek için anlattım.

 

HAMDİ BEY’İN SARIÇALI (Gökçalı), ÜVECİK  VE YENİŞEHİR CEPHANELİKLERİNDEN SİLAHLARI KAÇIRMASI.

 

          Hamdi Bey Akbaş cephaneliğini Umurbey’e, oradan da iç kısımlara naklettikten sonra ,adamları il birlikte Kepez’e , oradan da Sarıçalı’ya geldi. Bu sırada Sarıçalı, Üvecik ,Yenişehir dolaylarında bazı cephane depoları bulunmakta idi. Bu depoların muhafızları Osmanlı Askerleri idi. Osmanlı Muhafızlarının da yardımı ile Sarıçalı, Üvecik  ve Yenişehir’deki cephaneyi  3 Şubat 1920’de ,rahat bir şekilde ele geçirerek; Sarımsakçı Köprüsü üzerinden Mormat Köyü Mezarlığına taşıtmış ve Muhafaza altına almıştır. Oradan Bayramiç dolayların da Çınar köyüne taşınmıştır. Bu bölge İngiliz işgal komutanlığı altında olmasına rağmen; görevliler ve halkın da yardımı cephanenin nakli kolayca gerçekleştirilmiştir. Buraya taşınan malzeme daha sonra Bayramiç Kızıl Köye ,oradan da  , Karaköy, Kızılelma Köyünde ,Yenice Yolu ile Balıkesir bölgesine ulaştırılmaya çalışılmış. Ulaşıp beklenen yarar gerçekleşti mi bilmiyoruz.

           Köprülülü Hamdi Bey, Şubat başında Biga’ya döner asker toplamaya çalışır. 500 kadar genç toplar. Hamdi Bey’in bu faaliyetlerinden rahatsız olan Kuva-yı Milliye karşıtları bir  araya gelerek Biga’ya baskınlar düzenlemişlerdir.

 ANZAVUR İSYANLARI: 

Mütareke döneminde Biga’da birçok çete halka baskılar uygulamaktadır. Biga’nın etnik yapısı da dikkate alındığında asayişin sağlanması  mümkün olmamaktadır. Böyle bir ortamda İstanbul Hükümetinin de desteğini alan Ahmet Anzavur 1919 yılı Ekim ayında bölgeye gelerek Çerkez köylerini, Kuva-yi Milliye aleyhine  kışkırtmaya başlar. Çerkez olanlar ve daha önce suç işlemiş ve aftan yaralanmış birçok sabıkalıyı toplamıştır. Hamdi Bey’in asker toplaması ve halktan maddi yardım istemesi de halkta hoşnutsuzluk yaratmıştır. Aznavur taraftarları ile Hamdi Bey kuvvetleri arasında çeşitli çarpışmalar olur. Hamdi Bey’in başarılı olmasını işgal kuvvetleri, özellikle İngilizler istemez ve Anzavur’a yardım edilir. Aznavur gittiği yerlerde “Beni buralara Padişah gönderdi. Kuva-yı Milliye denen hareket eşkiyalıktan başka bir şey değildir. Mustafa Kemal vatan hainidir. Askerlikten kovuldu. Mustafa Kemal’in yaptığı memleketi büsbütün mahvedecek isyandan başka bir şey değildir. Bütün topraklarımız elimizden gidecek, yurtsuz kalacağız. Bunun için onlara karşı silaha sarılmalıyız” şeklinde propaganda yapmış. Belediye de çalışmakta olan Hamdi Bey silah seslerini duyar ve durumun ciddiyetini anlayarak arkadaşı Kani  Bey’e , Kara Hasan çetesini ortadan kaldırmasını söyler.. İsyancılar hapishanede arkadaşlarının asıldığını gördüklerinde büsbütün çıldırırlar.  Hamdi Bey isyancılara ateş  edilmesi emrini verir. Karşıdan gelenler askerlerin akrabalarıdır. Hamdi  Bey Kaçmaya çalışır. Kırkgeçit denen yerde pusudan kurtulmuş ancak asiler takip etmişler. Yukarı İnova Köyünde yakalanmış. Kendisine işkence yapılarak getirilirken Kırkgeçit denen yerde 17 Şubat 1920’ de  şehit edilmiştir. Daha sonra Çerkez Ethem, Aznavur isyanını bastırmış, adamlarını asmış, Aznavur ise Karabiga üzerinden İstanbul’a kaçmayı başarmıştır.

 

BAYRAMİÇ’İN  YUNAN KUVVELERİ TARAFINDAN İŞGALİ

           22 Haziran 1920 tarihinde başlayan Yunan taarruzu sonunda bazı birlikler kuzeye yönelmiş ve Çanakkale civarında bulunan kasaba ve köyleri işgal etmeye başlamıştır. Kuzeye ilerleyen Yunan kuvvetlerinin bir kolu da Bayramiç’e kadar gelmiştir. Bayramiç’te herhangi bir birlik bulunmuyordu. Sadece asayişi sağlamak için bir miktar jandarma bulunuyordu. Ancak onlarında işgale karşı koyacak bir durumu söz konusu değildir. Yunanlılar, Bayramiç’i 31 Ağustos 1920’de  Kurban Bayramı günü işgal etmişlerdir.

             Bayramiç’i Yüzbaşı Derincaki isminde bir tabur komutanın bulunduğu bir askeri birlik işgal etmiştir. Yunanlılar, Askerlik Şubesini kendilerine karargah yapmışlar ve Yunan bayrağını göndere çekmişlerdir. Şehre giren işgal birlikleri telgrafhaneyi ve Askerlik şubesini 20 gün boyunca işgal etmişlerdir. Jandarmanın, Yunanlılar şehre girerken herhangi bir müdahalede bulunmamasına rağmen silahları elinden alınmış, bir süre sonra geri verilmiştir. Altı gün boyunca merkez kaza ve köylerden birçok kişiyi hapse atmışlar, günlerce yapılan meşakkatli  tahkikat sonucunda madden ve manen zarar gördükten sonra serbest bırakılmışlardır. Yaklaşık bir hafta sonra bir subay komutasında 30 kişilik kuvvet şehirde bırakılarak, geriye kalan Yunan Askeri Ezine’yi işgal etmiştir.

          Şehir işgal edilirken telgrafhane ve Askerlik Şubesi’nin kapıları kırılmış, 20 gün boyunca bütün evraklar yağmalanmış ve tahrip edilmiş.

          Bayramiç’te bırakılan az miktardaki Yunan kuvveti, hemen halka baskı yapmaya başlamıştır. Yapılan ihbarlar sonucu birçok kişi madden manen  büyük zarar görmüştür. 3 Mart 1921 günü Tepe Türkmenler köyüne gelen bir yunan birliği köy sakinlerinden İsmail’i öldüresiye dövmüş, onu kurtarmaya çalışan Döndü’yü süngülemiş ve paralarını alarak uzaklaşmışlardır. Yunanlıların yaptığı bununla da kalmamış. Mehmet oğlu Veysel ve kardeşi Ramazan ve Tekel kolcusu Muhtarın oğlu İsmail, ağır işkencelere tabi tutulduktan sonra dayak yiyen İsmail’e gösterilmiş ve parasını çalanların bunların olup olmadığı sorulmuştur. Ancak İsmail parasını çalanların Yunan askerleri olduğunu söylemesine rağmen bu kişi suçlu addedilmiştir. Bundan sonra da  bu üç masum Türk’ü karargah yakınında yaptıkları hırsızlıktan dolayı cezalandırmak amacıyla kırbaç ve dipçik altında bir çukur kazdırılmış ve her üçü de bu çukura gömülmüştür.

          Bölgeye iyice yerleşen Yunan  işgal gücü ,bir süre sonra diğer kasabalarda olduğu gibi Bayramiç’te  de önde yunan Bandrası, davul –zurna eşliğinde asker toplamaya başlamıştır. Bu arada bir süreliğine kasabaya gelen makineli tüfek takımı Nisan 1921’de  Balıkesir’e gitmek üzere Ezine’ye hareket etmiştir. Bu birliğin ayrılmasından Bayramiç’te sadece piyade bölüğü kalmıştır.

YUNANLILARIN BÖLGE HALKINA BASKI VE TECAVÜZLERİ

          İşgal sırasında Biga, Çan,Yenice ,Bayramiç, Ezine ve Ayvacık’ta Yunanlılar halka baskı , kötü muamele ve tecavüzlerde bulunmuştur.

         12 Mayıs 1921 tarihinde Biga Yunan işgal  komutanı yanında askerler ve yerli Rumlardan oluşan 150 kişilik bir kuvvetle  Çan’a gelerek bazı kişilerin evlerine baskın düzenleyerek evlerini tahrip etmiş, para  ve eşyalarını tahrip etmişlerdir. Sokakta bulduklarına süngü ve dipçikle saldırmışlar. Bu mezalim karşısında halk silaha sarılarak karşı koymaya çalışmış. Karşılıklı  çatışmalar sonunda, her iki taraftan da ölenler ve yaralananlar olmuştur.

          14 Mayıs günü aynı birlikler Muratlar Köyünü basmış. Birçok hayvanı ve eşyayı gasp etmiş, birçok genç kıza tecavüz etmişler, zahire ambarları ,ağıllar ve samanlıkları yakmışlar. Halkın yangınları söndürmemesi için de halkı camiye hapsetmiş  ve bazılarını da yanlarına alarak kaçmışlardır.

         Yunan işgalinin doğurduğu sıkıntılar zaman zaman büyük boyutlara ulaşmıştır. İşgal günlerinde Yunanlılar, Bayramiç’le beraber  Ezine’de de bir mahkeme kurmuşlar ve insanlara  muamele ederek yargılamaya başlamışlardır. Bu mahkeme sonunda kararlar hiç vakit geçirmeden  Yunan İşgal Komutanlığı  tarafından uygulanmıştır. Bayramiç eşrafından 8 kişinin Ezine’de hapsedildiği ve Bayramiç’te Deli İbrahim adında birinin Yunanlılar tarafından katledildiği Jandarma Tabur Komutanlığı raporunda belirtilmiştir.

           İşgal gücü ile işbirliği yapanlarda vardı tabi. Halk bu türlü kimseleri affetmemiş. Örneğin Geyikliye Ramazan ayında imamlık yapmaya gelen Asım Hoca (Gavur İmam) Yunanlılarla görüşmekte ve bazen de onların safında yer almaktadır. Ancak bu davranışları Türk Efeler tarafından takip edilmektedir. Halk bu durundan rahatsız olmuştur. Çamoba imamı tarafından Ezine Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti  Reisi Şevket Efendiye şikayet edilmiştir. Şevket  Efendi idam fetvası vererek, gereğini yerine getirmiştir. 1920 yılı sonlarında Ezine ve Bayramiç kazalarında görevli polis ve jandarmanın silahları Yunan İşgal Komutanlığı tarafından toplanmıştır. Milli mücadele döneminde bazı önlemler alınmakla birlikte, jandarma efradından bazılarının çetelere katılmasına engel olunamamıştır.

 

BAYRAMİÇ’İN İŞGALDEN KURTULMASI

 

        Yunan işgal gücünün Bayramiç’ten çekilişi Ezine ve Ayvacık’la yakın zamanda gerçekleşmiştir. Eylül ayı başlarında (4-5 Eylül) Bayramiç’te Yunan işgali sona ermiş ve halk iki yıl aradan sonra tekrar  özgürlüğüne kavuşmuş. Türk birliklerini beklemeye başlamıştır. 22 Eylül 1922’de  şehre ilk giren Türk birliklerinin başında Topal Osman vardır. Daha sonra 17. Tümen Balya’dan Bayramiç’e gelmiş ve işgal tamamen sonlandırılmıştır.

        

DEREKOLU YÖRÜKLERİNİN KUVA-YI  MİLLİYE ASKERLERİNİ ÖLDÜRME HADİSESİ

 

          Halk arasında yapılan sohbetlerde şaka ile de olsa sizin köyünüz “Kuva-yı Milliye Askerlerini öldürdü” gibi biraz da alay ve aşağılama kokan yaklaşımlar Gedik Köyü insanını hep yaralamıştır. Yaşanan talihsiz olayı Gedik Köyünden hiçbir kimse ile ilişkilendirmek mümkün değildir. Söyleyenlere de çok da kızmamamız gerekir çünkü vurulan bu askerlerimizin mezarları üzerinde (Bayramiç Mezarlığı) Derekolu  Yörükleri tarafından şehit edilmişlerdir yazmaktadır.

            Olayın aslına gelince: Sarıçalı, Üvecik, Yenişehir cephane depolarından Ezine Mormat Köyü Mezarlığına kaçırılan, silah ve mühimmatın imece yolu ile Kızılköy, Karaköy, Kızılelma Köyü yolu ile Yeniceye ulaştırılması gerekmektedir. Kaymakam ( Köprülü Hamdi Bey Bayramiç Müdafaa-i Hukuk cemiyetine (6-7 Şubat 1920) çektiği telgrafta , “Mühimmatın yolda kaybedilmemesi sorumluluğu ve ödemeyi gerektirdiği; mühimmatın mazbata karşılığında alınıp teslim edilmesi Kızılköy, Karaköy ve Kızılelma heyetlerinin ve azalarının dikkatli olmalarına.” Hamdi Bey, “Eşyanın Kızılelma da durdurularak Karaköy de bırakılmasını Çan’dan yazmıştım. Çoğunu Kızılelma’ya göndermişsiniz. Birçok sandıklar boş olarak gidiyor. Milletin malına göz dikenin gözü kör olur.” 10/11 Şubat 1920 Yine Hamdi Bey, “ Nakliyatta bir fişek kaybına meydan verilmemesi matluptur. Sandıkların daima adetle ve muayene edilerek teslim edilmesi ve pusulalarda noksan çıkanların hayvanlarının müsaderesi ve her halde kafilelere muhafız verilmesi lazımdır. Köylülerin bazılarının fişek alarak ihanet ettikleri sabit olmuş ve cezası verilmiştir.” 13/14 Şubat 1920

           Takdir edersiniz ki bu cephaneler köyden köye öküz arabaları ya da at, katır gibi hayvanlarla taşınıyordu. Her tarafta olduğu gibi Kuva-yı Milliye taraftarı olanlar kadar, Padişah yanlıları da mevcuttu. Nakledilen cephanenin Mili Kuvvetler ulaşmaması için alabildiğine propaganda yapılmaktadır. Bu arada Derekolu bölgesinde devlet otoritesinin yokluğundan dolayı bir takım çetelerde türemiştir. Özellikle Bayramiç’te bazı çeteler bu Kuva-yı Milliye hareketine karşı kışkırtılmışlardır.  Kadir Aslan (Yeşilköy) anlatıyor: “Bildiğim kadarıyla, tarih 1920-1921 olabilir. O zaman, Kuva-yı Milliye taraftarları ile Padişah taraftarları arasında tam bir bölünmüşlük yaşanıyordu. Geyikli taraflarından Agonya’ya cephane götürüyorlarmış. Öküzüne ağır  gelenler de cephanenin bir kısmını yollarda atıyorlar. Bayramiç’te bir imam hutbede vaaz ediyor. “ Bir tümenin parası geçiyor .” diyerek çeteler yönlendiriliyor.

         Şimdi Külcüler köyünden Osman Oğral’ın (Köyde uzun zaman muhtarlık yaptı) anlattıklarına kulak verelim: “Angarya ile Agonyaya (Halk arasında Avinya denir) cephane naklediliyor. Külcüler Muhtarı “Askerlere sizi öldürtmek istiyorlar” diye uyarıyor. Kaç asker olduğunu bilmiyorum. Yüzbaşı Hayri Bey komutasında 4-5 askerden oluşan küçük birlikmiş. Kızılelma’da cephaneleri yakıyorlar. Padişahtan ferman getiriyorlar. Ferman Külcüler Köyünde okunuyor. Külcüler Muhtarı çeteleri yatıştırmaya çalışır. Çeteler  Külcüler köyünden bir vatandaşın katırını çalıyorlar.”  Kimlermiş dediğimizde “ Külcülerden Apti’nin Mustafa, Hasan Ağanın Ali, Eyüp; Evciler’den Gök Veli, içlerinde Çavuşlu’dan  ve Kızılelma’dan olanlarda var. Askerler ölmüş, subay yaralı kalmış. Hacı Ali Efendiye sığınmış. Çeteler Yüzbaşıyı istemiş. Hacı Ali Efendi vermemiş.” dedi .

              Tekrar Kadir Aslan’a dönelim: Yüzbaşı Hayri Bey Komutasında küçük bir tim cephanelerin naklinde görevlidir. O zamanlar Karaköy’ün karşısında küçük bir Türkmen köyü vardır. Hayri Bey ve ekibini uyarırlar. “Size pusu kurdular” diye. Geri dönüp Çırpılar Muhitinde Cami Alanı mevkiinde konaklarlar. Namazda  bulundukları söylenir. Bu konaklama esnasında çeteler tarafından askerler öldürülür. Yüzbaşı Hayri Bey ise yaralı olarak kalır.”

           Fevzi Öğretmen( 80 yaşında) Anlatıyor: “Cami Alanı mevkiinde   dayım Ormancı Mehmet Çavuş  yaralı subayı görüyor. Alıp Çırpılara getiriyor. Hacı Ali Efendi Medrese Hocası aydın bir adamdı. Kuva-yı Milliyenin temsilcisiydi.  Yaralı Yüzbaşı tedavi  ediliyor Çetelere verilmiyor. Olayda 3 asker ölmüş. Yüzbaşı kurtarılarak Çanakkale’ye  ulaştırılmış.” Kimmiş bu çeteler? Dediğimiz de aynı isimler telaffuz ediliyor. “Külcülerden Apti’nin Mustafa, Evciler’den Gök Veli.İçlerinde Kızılelma   Yörüklerinden de var.” Diyor. Çamur Hasan’ın bu olayla bağlantısı var mı?  Diye sorduğumda “ Onun hakkında olumsuz bir şey duymadım. O çevre köylere zarar vermedi. Yunan Askerinin çapulcu kısmı ile uğraştı. Yunan askeri geldiği zaman herkes ambar altlarına girerdi. Dallıktan geliyorlar. Tak tak yapınca minareye çıkıp bakıyorlar. 12 Yunanlı köyü soymuş. Sık sık köye geliyorlar. Ninem büyük bir fırın 12 ekmek yapmış. Tak yapmış. Gavur gelir sanmışlar. Gelen Gavur’a benzemiyor. Anam 12 yaşında. “Bacım ekmek yok mu?”  “Neden ekmeleri gavura veriyorsun?” diye dedem soruyor. Onların Türk Askeri olduğu anlaşılıyor.  Neden Milli Kuvvetlerden yana açık tavır konamamış? diye  soruyorum. “ Kuva-yı Milliyeden yana olanlar var. Bölge işgal altında olduğu için açık tavır konamamış.” Diyor.

           Fevzi öğretmen şunu da anlattı:  1932 yılında.Milli mücadeleden sonra köy değirmenlerine bir hırsız dadanmış. Bahçelerden bir şeyler eksiliyormuş. Bir kar yağmış ve dağdan duman çıktığını görmüşler. 10 yıldır dağlarda yaşayan Karayani adında bir Rum’u Yeşil Köyden iki avcı yakalanmış. Adam Edremit’ten kaçmış.  Hükümete teslim edilerek Yunanistan’a gönderilmiş. Adam kurtuluş savaşı başarıya ulaşınca yıllarca dağlarda tek başına yaşamış. Avcılar Kısıktaş’tan denize atmışlar.

          BU APTES DERSİ olayına emekli öğretmen Mehmet Zeybekoğlu’nun   anlattıkları ile noktayı koyalım. Evciler 1926 doğumlu. “Derkolu Bölgesinde Kuva-yı  Milliye askerlerinin şehit edilmesi ile Çamur Hasan ve arkadaşlarının hiçbir ilişkisi yoktur. Onu yapanlar padişah yanlılarınca kışkırtılan, Evciler’den Gök Veli, Külcülerden Apti’nin  Mustafa ve arkadaşlarıdır. Çamur Hasan ve arkadaşları Derekolu Bölgesine Yunanlılar sokmamışlardır. Çok fazla konuşmayan yiğit bir adamdı.” Dedi.

 

MİLLİ  MÜCADELEDE  GEDİK KÖYÜ VE ÇAMUR HASAN

 

           Mondros Ateşkes Antlaşması ile devlet otoritesi kalmamış; Osmanlı Orduları dağıtılmış.  Bölge işgal edilmiş. Söylenene göre Menderes Çayının güneyi (Evciler tarafı) Yunalıların kontrolünde; Kuzey tarafı (Gedik tarafı) İngilizlerin Kontrolünde. Bu yanlış  bir algılama. Niçin derseniz? Yunanlılar kaç defa  Gedik köyünü basıyorlar. İngilizler ancak Saçaklı  Köyümüze kadar  gelmişler. Devlet otoritesi boşluğunu askerlik çağına gelmiş veya askerliğini henüz tamamlamış veya asker kaçağı olan bir takım genç insanlar çete olarak ortaya çıkarak dolduruyor. Bu sadece Gedik köyüne veya Külcüler Köyüne özgü bir şey değil; hemen hemen bütün köylerimizde bu tür yapılamalar bulunmaktadır. Örneğin  Gedik Köyünden, Çamur Hasan çetesi olarak bilinen çetenin en önemli iki adamı, Mandacı Mehmet ve Jandarma Mustafa’dır. Çamur Hasan ve Mandacı Mehmet’in askerlik durumunu bilmiyoruz. Ancak Jandarma Mustafa’nın Yemende askerlik yaptığını biliyoruz.  Jandarma Mustafa, Yemenden yaya olarak üç ayda köyüne ulaşıyor. Kaş mevkiinde vurulan Emin’in Evciler’de jandarma askeri olduğu biliniyor. Jandarma Mustafa’nın, jandarmalığı Yemenden mi? Evciler’den mi? Bilmiyoruz. “Milli Mücadelede Çanakkale”   (Dr. Muhammet Erat) eserde Çanakkale ilçelerinde birçok çetenin ismi geçmekle  birlikte Bayramiç ilçesinden herhangi bir çeteden bahsedilmemektedir. Aptes Deresinde şehit edilen askerlerden de söz edilmemektedir. Gene o eserde, Çavuşlu Köyünde Kurulan bir Yunan karakolundan da söz edilmemektedir. Halbuki Çavuşlu Köyünde Kurulmuş bir Yunan Karakolu vardır. Daha sonra anlatacağın üzere; bir takım yerli işbirlikçilerle halka baskı ve işkence uygulanmıştır.

ÇAMUR HASAN: 

Çamur Hasan ve arkadaşlarının bütün yaptıklarını bilmemiz elbette mümkün değil. Bilindiği kadarıyla bölgenin işgal altında olmasından dolayı kendine güvenen geçler silahlanmışlar. Yunanlıların gelmesi ile yerli Rumlar da şımarmışlar ve bazı köylerde yerli bir takım hainlerle işbirliği yaparak bazı köylerimiz de halkı baskı altına almaya başlamışlar. Yunan Askerleri köyleri basmaya başlayınca, bir gün Yunan Askerlerinin, Külcüler Ilıcasının altındaki Arpa bükü  denilen mevkide oldukları haberini alırlar. Ve hemen buraya hakim durumdaki Kurttaşı  denen yere giderek mevzi alırlar. Ve buradan ateş ederek üç kişiyi öldürürler. İçlerinden birisi yaralı kalır ve Bayramiç’e ulaşır. Gerekli şikayette bulunur. Ve  “ beni Çınarlı Bükte vurdular” der.  Bu olaydan sonra Yunan Askerleri bir defa Gedik Köyüne baskın düzenlerler. Gerisini Mevlüt İnanç’tan dinleyelim: Babam 1902 doğumlu 18-19 yaşlarında , henüz askere gitmemiş. Haziran ayı olsa gerek, Orak Elmalarının olduğu zaman, babam mısır sulamaya gidiyormuş. Dere Harmanında Yunan Askerleri ile karşı karşıya gelirler. Türçe bilen birisi “Nereye gidiyorsun? Diye sorar. “Dön geri” deyip babamı önlerine katarlar. Akçakayrak harmanına mitralyözü kurmuşlar. Babamı öne geçirmişler. Silah atan olursa seni vursunlar demiş. Birkaç elde ateş etmişler. Karşılık veren olmamış. Köye gelmişler. Haşimlerin evinin yanında Nenen (Karaoğlu Mehmet Eşi) ile birisi ileri geri etmiş. Sanırım baş takımı varmış başında onu almak istemiş. Nenen de vermemek için direnmiş. Bazı evlere girmişler. Bütün çoluk çocuğu camiye doldurmuşlar. Köye gelme sebepleri öldürülen arkadaşları imiş. Köyden altı kişiyi götürmüşler. Katina Dede Muhtar imiş. 14 lira para vererek öldürtmeden çıkarmış. Götürülenlerde birisi Paşa Dede imiş. Öbürlerini bilmiyorum.”  “ Çamur Hasan’ın bu olaydaki rolü nedir? Diye soruyorum.  “ Çamur Hasan kadın kılığına girerek camiye gelmiş. Çorap örmeye başlamış. Yunalılar “Çamur Hasan nerede?” diye sormuşlar. Kimsede işte burada dememiş. Camiyi ateşe vereceklermiş, ancak yakmamışlar. Çamur Hasan’ın köyü Yunanlılardan kurtardığı doğru değil. Çetelerden kurtarma hadiseleri başka bir olay. Köyü başka çetelerden kurtarmışlar. Köye hiçbir çeteyi sokmamışlar. Etrafa zarar vermemişler. Türkmenlerden filan bir şeyler aldıkları duyumları olmuş. Ancak faydaları zararlarından çok olmuş.”

      “ Emin olayı nedir”  diye soruyorum.

      “ Çeteler arasında yaşanan bir olay. Birbirlerini çekememe; ya para üleşme, yada bir kadın yüzünden. Duymuşsunuzdur olay Kaş’ta  meydana gelmiş. Emin, Jandarma Mustafa askermiş.  Emin vuruluyor ve ölüyor. Jandarma Mustafa’nın da eli  parçalanıyor. Eminin kardeşi Ramazan Kahya da oradaymış. Saraycıktan Kuzubaş’ta ölmüş. Köselerden Evlatoğlu derler Gücüğün İsmail’in babası orada imiş. Emini kardeşi Ramazan Kahya sırtına bindirmiş Kurtlunun Oluğuna getirmiş. Orada yıkanıp mezara konulmuş. Külcülerden Apti’nin Mustafa’dan şüphelenmişler. Ancak o zaman kimsenin aklına tüfeğine bakmak gelmemiş.”

         “Peki Mevlit Amca bizim köyden Asker vuran oldu mu?  Ben çocukluğumda Dağlı Ebeden dinlemiştim Sarıot altında bir askerin vurulduğunu, Dağlı Ebe orak biçmekte imiş” diye soruyorum.

       “Çetelerden birisi ile üç asker Bayramiç’ten geliyorlarmış. Yolda gelirlerken , askerler bu kişiyi korundurmuşlar . Oda köye gelince askerleri takip etmiş. Sarıot altında asker oturmuş bitleniyor’ muymuş ne , bir kurşun çekmiş, asker ölmüş. Atın Osman mı?  Yoksa Jandarma Mustafa mı?  Kimin vurduğu bilinmiyor. Dağlı Ebe orak biçiyormuş.”

        “ Köyümüzden Balkan savaşında kalanlar var , bunların çocuklarının şehit maaşı aldıklarından biliyoruz , köyümüzden Kurtuluş Savaşına katılanlar olmadı mı?” diye soruyorum” “ Korucu İsmail (Güleç) , Aliciğin Halil (Teoman), Keşkekçi Ahmet(Gezgin ), Erkek Dede (Mustafa Bilgin) , İzmir’e  gitmişler cepheye gitmemişler.Korucu İsmail Yunanlılara esir düşmüş, böğürtlen yoldurarak işkence yaptıklarını anlatırdı .” dedi.

 

ÇAMUR HASAN İÇİN BAŞKA ANLATILANLAR: 

Köylüler toplanıp camiye doldurulduktan sonra ; Çamur Hasan’ı sorarlar ancak kimse ele vermez. Çamur Hasan caminin penceresinden atlar. Arkadaşlarını  toplar . Ve köye hakim  yerlere gönderir. Çok kalabalık da değillerdir. Hatta adamları yetmediği için Bacak Ebe’ye de bir tüfek verirler ve şu yöne doğru ateş et derler. Yunanlılar kuşatıldığını düşünerek köyü terk ederler. Ancak Yunanlılar Gedik Köyünün peşini bırakmazlar. Bir gün köylülerin köy kahvesinde oturdukları sırada köye baskın düzenlerler ve bu defa Çamur Hasanı yakalarlar. Ve Bayramiç’e doğru götürmek için Köseler Köyüne doğru yola çıkarlar. Kaş denilen mevkiinin hemen yanında derin ve yalçın bir dere vardır. Bu derenin adı Somaklısarp Deresidir. Tam oraya gelince Çamur Hasan kendini gel eder (atar) derenin içine ; Yunanlılar arkasından ateş ederler. Silah sesleri köyden  duyulur. Köylüler Çamur Hasan  vuruldu derler. Bazıları da ona bir şey olmaz derler. Çamur Hasan birbuçuk –iki  saat sonra çıkagelir. Köylüler “demedik mi ona bir şey olmaz diye” derler.

         Çamur Hasan, Mandacı Mehmet , Jandarma Mustafa, Çolak Ali gibi ve bunların  yanına başka yakın köylerden katılanların da oluşturduğu çete ekibinin zaman zaman, Körfez Bölgesine , Ezine Köylerine, Agonya Köylerine gidip geldiği biliniyor. Bazı köylere yardım ettikleri biliniyor. Ancak buralarda köylülere zarar da verdilerse bilemiyoruz. Derekolu Bölgesinde hiçbir köye zarar vermedikleri biliniyor. Kiminle konuşsanız bu bölgeye zarar vermediler diye söyleniyor.

          Peki Çamur Hasan büsbütün pürü pak mı derseniz bende değil derim. Bu konu da Halam (Elife Uygun 2007 de 100  yaşına yakın öldü) ondan dinlemiştim. Öykü şöyle : “ Çamur Hasan aşağı değirmende bir adam görür , başında Çerkez Başlığı denen bir başlık vardır. Adamdan başlığı ister. Adam başlığı vermez. Çamur Hasan kızar ama bir şey demez. Adamı yukarı değirmende görür. Adam’a bir kurşun çeker. Adam ölür. Başlığı alır. Başlık hayır getirmez. Emin vurulduğunda başlık Eminin başındadır.”

CON OSMAN OLAYI

         Aşağıda anlatacağım olayı Çavuşlu Köyü doğumlu Öğretmen Yusuf Sezgin’den derledim.

        “ Olay Çavuşlu Köyümüzde geçer. Yunan işgali sırasında köye Yunan Karakolu kurulur. Her yerde olabileceği gibi Çavuşlu köyünde de işgalcilerle işbirliği yapan Osman adında biri vardır. Halk ona Yunanlılarla işbirliği yaptığından dolayı Con Osman adını takmıştır. Con Osman kimde para var, kimde silah var  bu aileleri göstermekte  ve Yunan Askerleri de bu ailelere baskı yapmaktadır. Para veya silah neyse, Osman var dedi ise illâ bulup getireceksin, getirmezsen hayatın tehlikede demektir. Köylüler bundan çok korkarmış. Gün gelip  işgal sona erince Yunan Askerleri köyden ayrılacak olur Con Osman yalvarır, Yunan Askerine “ne olur beni de götürün” der. Kimsede götürmez tabi. Köylüler işgal bitmesine  rağmen korkmaya devam ederler.  Con Osman’a kimse bir şey yapamaz. Derken bir gün köyü çeteler basarlar. Atlı çeteler, ellerinde silahlar, çapraz mermiler. Çete Başı kahvehaneye girer ve “Con Osman kim?” diye sorar. Con Osman kendisi benim diyemediği gibi, cesaret edip kimse de şu adam diyemez. Sonra yaşlı bir dede çubuk içerken yavaşça Con Osman’ı çenesi ile işaret eder.  Çeteler Con Osman’ı  köy meydanın da bir dut ağacına bağlarlar. Kulaklarını keserler, baldırlarına bıçak sokarlar. Ve çeteler sonunda iki kurşun çekerler. Con Osman ölür. Çeteler derler ki bu  adama kimse dokunmasın derler. Ceset iki-üç gün kaldıktan sonra bir gece akrabalarınca gizlice gömülür. Olayı canlı olarak yaşayan birisinden dinledim.”

 

KEL MEMET ALİ

 

         Kel Mehmet Ali Gedik Köyünde cinslikleri ile ünlü ilginç bir portre olması ile kayda geçirilmesi gereken bir şahsiyet. Benim de Anne Annemin babası.

        Kel Mehmet Alinin karısı ölmüş. Gel zaman git zaman sonra evlenecek olmuş. Sonra evlenmiş. Evlendiği zamanlar kadınlar baş bağlarlar ve başı da erkek gerdeğe girdiği akşam bozarmış. Kel Mehmet Ali kapıdan şöyle bir  bakıyor. Kadının başını bozmadığını görünce “ Boz başını, Dede de (Dede Tepe) sığırlar kaldı. Ben onları almaya gidiyorum. Şimdi bir de seninle uğraşamam” der.

         Yine köyden Uzun Mevlüt (Mevlüt Üngül) bir gün Kel Mehmet Ali’ye gelerek bir işini görmek için eşeğini ister. Biraz durduktan sonra Kel Mehmet Ali, damdan eşeği çıkarır, evin önündeki direğe bağlar. Eşeğin kıçına bir tokat atar. Uzun Mevlüt eşek verilecek diye sevinmektedir. Kel Mehmet Ali ,Uzun Mevlüt’ e döner. Derki “ Mevlüt eşeği gördün mü?”  Uzun Mevlüt  “Gördüm Mehmet Ali Amca” der.  Kel Mehmet Ali “ Mevlüt madem gördün; git böyle bir tane de sen al” der. Uzun Mevlüt bu olaya çok üzülür. O öfke ile gider bir tarla vererek iki eşek alır. Eşekleri arka arkaya bağlayarak Musalla denilen yere (Kel Mehmet Alinin evinin yanı) gelir. Eşekleri dut ağacına bağlar. Kel Mehmet Aliye seslenir. Mehmet Ali göründükten sonra belinden bıçağını çıkarır. Ve “ ben kendimi öldüreceğim” der. Mehmet Ali yalvarır. “Yapma Mevlüt , gözünü seveyim. Yapma gülüm. Yapma kuzum. Ben yanlış yaptım, sen yapma” diye. Sonra Uzun Mevlüt bıçağını kınına sokar iş tatlıya bağlanır.

         Kel Mehmet Ali karısının mirasını bölüşmüştür. Ancak kendisine beklediği tarla düşmemiştir. “ O tarlayı basarsam ayağım kırılsın” der. Ve tarlayı bir daha ayak basmaz. Tarlayı satar kurtulur.  (Bilgiler Dr. Muhammet Erattın Milli Mücadelede  Çanakkale Bölgesi” adlı eserinden alıntıdır.)

 

 

 

 

 

Çanakkale’de Yunan İşgali Boyunca Yaşanan Türk Katliamları

Çanakkale'de Mondros Ateşkes Anlaşması Sonrası başlayan Yunan işgali bazı yerli Rum ve Ermenilerinde desteğiyle binlerce Türkün katledilmesine neden olmuştur.
Başbakanlık arşivinden topladığımız resmi yazışmalar ki, Kal'a-i Sultaniye (Çanakkale) Biga, Bayramiç, Ezine ve Ayvacık'ta yaşanan zulmün bir kısmını orjinal belgelerini günümüz Türkçesine çevirmeden yayımlıyoruz. Eceabat ve Gelibolu daha sonra Çanakkale'ye bağlandı.
1918 yılında başlayan işgal Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazanılan büyük zafer sonrasında burada ki Yunanlılar ve yerli Rumlar geldikleri gibi gittiler.
1918/1922 yılları arasında yaklaşık 4 yıl süren işgal sırasında Çanakkale Yunan Metropolitinin
bugünkü İstiklal Okulu'nun bulunduğu sokoğa astığı Yunan bayrağını da söylemeden geçemeyeceğim.
Biz tarihçi değiliz akademisyen hiç değiliz, ama başbakanlık arşivi herkes açık bu konuda 
onlarca tez yazılmış ama Çanakkale'de bu konu nedense hiç gündeme getirilmemiş.
Son olarak ta Kahraman Türk Ordusu'nun zaferinin ardından Çanakkale Montrö anlaşmasına kadar 
askerden arındırılmış bir bölgedir. Sadece asayiş için bekçiler Türk’tür. Tarihe not düşmek babında bu bilgileri yayımlarken, hunharca katledilen Türklere Allah'tan Rahmet diliyorum
.
  
EZİNE VE BAYRAMİÇ’TE YUNANLILAR TARAFINDAN İŞKENCEYLE ÖLDÜRÜLÜP KUYU VE ÇUKURLARA ATILAN İNSAN CESETLERİNİN BULUNDUĞU Ezine ve Bayramiç kazalarında, Yunanlıların tahliyelerinin
ardından yapılan araştırmalarda, kuyularda kafaları kör bıçakla kesilmiş, taşla ezilmiş ve çeşitli işkencelerle öldürülmüş insan cesetleriyle kör 288 bıçak, fes ve kemikler bulunduğu, bazı cesetlerin hüviyetlerinin belirlenip resimlerinin alındığı, maktullerin büyük bir kalabalıkla cenaze namazlarının kılınıp kabirlerine konduğu. 8 Ekim 1922 Bâb-ı Âlî Dâhiliye Nezâreti Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti Şu‘be: Âsâyiş Husûsî: 358 H. U. M. Anadolu'dan Yunanlıların ihracı Hâriciye Nezâret-i Celîlesi Cânib-i Âlîsine Ma‘rûz-ı çâkerleridir, Yunanîlerin tahliyeden mukaddem Bayramiç kazâsı ahâlîsinden ba‘zılarını dürlü dürlü işkencelerle şehîd eyledikden sonra kuyuya atdıkları istihbâr kılınmasıyla ahîren
icrâ edilen taharriyât netîcesinde bunların cesedleri kuyudan çıkarılarak lede't-teşhîs Ayvacık'ın Tuztaşı Türkmenlerinden Nesim oğlu Veli ve Ma‘mûre nahiyesinin Çiçekli karyesi ahâlîsinden Çolak Ramazan ve Kayıklar [Kayıkîler] karyesinden Karakaş oğlu Hüseyin bin İsmail olduğu anlaşıldığı ve bunlardan başka teşhis edilemeyen insan kemikleri ve altı aded fes bulunduğu, Kal‘a-i Sultâniyye
Mutasarrıflığı'nın iş‘ârından müstebân olmuş ve kezâlik Yunanîlerin tahliyeden evvel
Ezine kazâsında yapdıkları mezâlime dâ’ir Jandarma Taburu Kumandanlığı'ndan yazılup mezkûr mutasarrıflıkdan gönderilen raporun sûreti ile fotoğrafîleri Yunan mezâlimine canlı bir delîl olmak üzre leffen takdîm kılınmış olmağla*. Ol bâbda emr u fermân hazret-i men-lehü'l-emrindir.
Fî Safer sene [1]341 ve Fî 8 Teşrîn-i Evvel sene [1]338 Dâhiliye Nâzırı Nâmına Müsteşâr Bende İmza
---
YUNANLILARIN  KAL’A-İ SULTANİYE, KÜTAHYA LİVALARI VE TRAKYA’DA YAPTIKLARI KATLİÂMLARIN RAPORLARI
Yunanlıların, işgal ettikleri her yerde olduğu gibi Hüdavendigar, İstanbul ve Aydın vilayetleriyle Karesi, İzmit, Kal’a-i Sultaniye ve Kütahya livalarında da öncelikle mülkî ve malî idareyi ele alıp erkan-ı hükümet, mutasarrıf, ceza reisi, müddeî-i umumî gibi hükümet ileri gelenleriyle eşrâfı tutuklayıp öldürdükleri veya sürdükleri, hükümet dairelerindeki eşya, evrak ve defterleri yağmalayıp tahrip ettikleri, Osmanlı Hükümetini her türlü icra vasıtasından mahrum etmek için polis ve jandarmanın silahlarını toplayıp bir kısmını vilayet dışına çıkardıkları, Müslüman mahallelerini mitralyözlerle ateş altında tuttukları, köyleri basarak Müslümanları camiye doldurup yakarak öldürdükleri,
Müslümanların bütün mallarını yerli Rum, Musevî ve Ermenilerle birlikte
yağmalayıp her türlü yiyecek, giyecek, eşya, nakit para ve hayvanlarını Yunanistan’a sevkettikleri, tarla ve harmanlardaki mahsulatı yaktıkları, Müslümanların ellerindeki silahları toplayıp Hıristiyanlara dağıttıkları, Türklerin bıçaklarının ucunu dahi kırarak onları her türlü savunma aletinden mahrum bıraktıkları, rastladıkları insanları çeşitli uzuvlarını kesmek, kestikleri uzuvları yedirmek, ayaklarından ağaca bağlayıp altlarında ateş yakmak, canlı canlı kuyuya atmak, öldüresiye dövmek gibi işkenceler yaparak öldürdükleri, kadınların çıplak cesetlerini, kestikleri uzuvlarını da üzerlerine koyarak yollara bıraktıkları, beş-altı yaşındaki bir çocuğun dahi gözlerini oyup pencereden atacak kadar vahşet uyguladıkları, eli silah tutan Müslümanları sürüp savunmasız kalan kadınlara işkence ve tecavüz ettikleri, bazı yerlerde Yunan hukuk mahkemesi teşkil edip çok şiddetli uygulamalarla halkı korku içinde bıraktıkları, hapishanedeki tutukluları salıverdikleri, Osmanlı parasını 134
tedavülden kaldırdıkları, Kuva-yı Milliye üyesi oldukları iddiasıyla pek çok kişiyi tutuklayıp öldürdükleri, ihracatın yasak olduğu yerlerde sadece Hıristiyanlara ihracat için izin verdikleri, ezan okutmayıp halkın namaz kılmasına engel oldukları ve buna benzer zulümlerine dair çeşitli
kumandanlıklardan görevli kişilerin zaman, yer, şahıs isimleri de belirten raporları.
21 Ocak 1921
Adliye ve Mezâhib Nezâreti Umûr-ı Cezâ’iyye Müdîriyeti
----
Kal‘a-i Sultaniyye Livâsı 21 Teşrîn-i Sânî sene [1]336'da Yunanîler Biga'yı bir sâ‘at mesâfeden abluka
ederek top ve mitralyözlerini münâsib mevâzı‘a yerleşdirdikden sonra gerek jandarma yedinde gerek debboyunda bulunan bi'l-cümle eslihanın celb ve teslîmini taleb eylemişlerdir. 140 Bayramic Kâ’im-i makâmı Kemal Bey mahallî Yunan Kumandanı Mülâzım Zaharyos'un Hükûmet-i Osmâniyye'nin zararına menfa‘at-i şahsiyyesini te’mîn yolundaki teşebbüsâtına hâ’il olduğu cihetle mezkûr kumandan tarafından muhtelif bahâneler ile iki def‘a tevkîf ve haysiyet-şikenâne bir sûretde Edremid'e sevk ve teb‘îd edilmiş ve bi'l-âhire livâca mâ-fevk kumandanlık nezdinde vukû‘bulan teşebbüsât üzerine vazîfesi başına avdet edebilmişdir. Yunanîler Ezine ile 'de birer mahkeme-i hukûkiyye-i Yunaniyye teşkil ederek kemâl-i şiddet ve cebr ile îfâ-yı mu‘âmeleye mübâşeret eylemişlerdir. Mezkûr mahkemelerden sâdır olan hükümler bilâ-îfâte-i vakt Yunan Kumandanlığı tarafından derhâl tatbîk ve infâz olunarak halk dûçâr-ı havf ü hirâs edilmişdir.
Biga kasabasındaki medfen-i şühedânın taşları Yunanîler tarafından sökülüp kırılmış ve makber derûnu da câ-be-câ telvîs edilmişdir.
-----
Ayvacık'a gelen Yunan kuvvetleri ahâlî ile berâber jandarmaların esliha ve cebhânelerini ve efrâda tevzî‘ edilmek üzre debboyda bulunan elbise vesâ’ireyi almışlar ve süvârî hayvanâtını bi'l-müsâdere kendi rükûblarına tahsîs eylemişlerdir. Ayvacık Kumandanı Yüzbaşı Arif ve Mülâzım-ı Evvel Gâlib, Mülâzım-ı Sânî İzzet efendiler işgâl kumandanı tarafından bi't-tevkîf Edremid'e sevkedilmişlerdir:
Kal‘a-i Sultaniyye Jandarma Taburu'nun fî 31 Temmuz sene [1]336 târîh ve 3188 numarasıyla. Biga Kâ’im-i makâmlığı'nın emriyle Misakca havâlîsine sevkedilen jandarma müfrezesiyle komiser mu‘âvini Gönen'den gelen bir Yunan müfrezesi tarafından der-dest ve semt-i mechûle götürülmüşlerdir: Kal‘a-i Sultaniyye Taburu'nun fî 23 Ağustos sene [1]336 târîh ve 3788 numarasıyla.
---
Biga'nın Çınar karyesine gelerek ahâlî-i İslâmiyyenin hânelerini taharrî vesîlesiyle birçok zî-kıymet eşyâ ve paralarını ahz u gasbeylemişlerdir: Kal‘a-i Sultaniyye Taburu'nun fî 25 Teşrîn-i Evvel sene [1]336 târîh ve 5302 numarasıyla. Yunan kralının vefâtı dolayısıyla Bayramiç kazâsında dahi ticârethâne ve
kahvelerin kapatılması sûretiyle izhâr-ı mâtem edilmesine dâ’ir mahallî Yunan İşgâl Kumandanlığı'nın kazâ kâ’im-i makâmlığına mürâca‘at-ı resmiyyesinin nazar-ı i‘tibâra alınmaması dolayısıyla Kâ’im-i makâm Kemâl Bey, Yunan kumandanı tarafından dâ’ire-i hükûmetde tevkîf ve müte‘âkiben hânesinde habs ve ihtilâtdan men‘edilmekle berâber mahfûzen Edremid'e sevkedilmişdir: Kal‘a-i Sultaniyye
Jandarma Taburu'nun fî Teşrîn-i Sânî sene [1]336 târîh ve 5486 numarasıyla.
1- Yunanlıların işgâli altında bulunan Biga, Ezine, Bayramiç, Ayvacık kazâlarında Yunanlıların ahâlîye ta‘arruzlarından ve keyfe-mâ-yeşâ’ hâne taharrisi vesîlesiyle halkı darb ve işkence etmelerinden ve mu‘teberân-ı ahâlîyi bilâ-sebeb tevkîf etmelerinden dolayı, mezkûr mahaller ahâlisinin ahvâl-i rûhiyyeleri fenâdır.
2- Yunan kumandanı Ezine eşrâf ve mu‘teberânından on beş kişiyi Yunanlılar aleyhine propaganda yapmak vesîlesiyle tevkîf ve dehşetli sûretde darbetmişdir.
3- Çanakkale'den Ezine'ye giden dört araba yolcusu Sarımsak köprüsü civârında bulunan Yunan devriyesi tarafından tevkîf olunmak istenilmiş ve merkumlar kaçmışdır. Fakat cümlesi Ezine'ye muvâsalatlarında tevkîf ve şiddetle darb ve habsedilmişlerdir.
4- Çanakkale'ye merbût Muradlar karyesine bir Yunan müfrezesi gelerek nâhiye a‘zâsından Molla Mehmed, Ahmed Ağa nâmındaki eşhâsı tevkîf ve Bayramiç'e sevketmişlerdir: Çanak Taburu'nun fî 20 Teşrîn-i Sânî sene [1]336 târîh ve bilâ-numarasıyla
 ---
Ayvacık kazâsını işgâl eden yüz kişilik bir Yunan müfrezesi tarafından kazâ jandarma efrâdının silâh ve cebhâneleriyle süvâri efrâdının hayvanâtı ve ahâlî yedindeki esliha, müsâdere edilmiş ve jandarma zâbitânından Yüzbaşı Arif, Mülâzım-ı Evvel Gâlib, Mülâzım-ı Sânî İzzet efendiler de müfreze tarafından tevkif ve mahfûzen Edremid'e sevkolunmuşdur: Çanakkale Taburu'nun fî Ağustos sene [13]36 târîh ve 3252 numarasıyla.
----
Ayvacık'ın Küçükkuyu Jandarma Karagolu efrâdından Hasan oğlu Osman berây-ı vazîfe Ahmedce iskelesinde bulunduğu sırada zeytun fabrikası sâhiblerinden Falavko'nun hânesine geceleyin silâh atdığı cürmüyle der-dest ve mahfûzen Ayvacık işgâl kumandanı nezdinde tevkîf edilmiş ve ikrâr-ı cürm etdirmek maksadıyla nefer şiddetle darbolunmuşdur: Çanakkale Taburu'nun fî 3 Teşrîn-i Sânî sene [1]336 târîh ve 5635 numarasıyla.
--
1- Ezine Yunan İşgâl Kumandanı Mülâzım Sotiri'nin refâkatında eşirrâdan ve habshâne firârîlerinden Dönme Mehmed'le öteden beri Yunanlılar tarafından hafiyelikde müstahdem Ezineli Yani, nâmındaki şahıs olduğu hâlde hayvanâtı ahâlîden tedârik olunmak sûretiyle teşkîl eylediği on dört kişilik bir süvârî müfrezesiyle Kânûn-ı Evvelin birinci günü Sarıçalı ile Kalveres Çiftliği arasındaki Hasanlar obasını basarak Mustafa Çavuş'un hânesinde taharriyât icrâ etdiği ve mukaddemâ eşkıyâ tarafından gasbedilmiş ba‘zı eşyânın zuhûruna binâ’en tazyîk ve tehdîd edilen merkûmdan yüz Osmanlı altunu ile bir beşi birlik ve bir mikdâr zînet altununın rüşvet olarak gasbolunduğu.
--
2- Top muhâfızı olarak Halilili karyesinde bulunmakda olan topçu neferlerden dördünün eşkıyâya yataklık etmekde oldukları bahânesiyle Ezine İşgâl Kumandanlığınca tevkîf ve içlerinden birisi bi'l-âhire serbest bırakılarak diğer üçü mahfûzan Edremid'e sevkolunmuşlardır.
3- Bayramiç jandarma takımı kumandanının teşebbüsüyle mukaddemâ istirdâd edilen takım eslihası, Ezine'den Bayramiç'e vürûd eden bir Yunan müfrezesi tarafından silâhların i‘âdesinin diğer kazâlara da sû‘-i te’sîr hâsıl eylediğinden bahisle on üç silâhdan mâ‘adâsı be-tekrâr müsâdere olunmuş ve bu sûretle Biga'da on, Ayvacık'da iki, Ezine'de üç ve Bayramiç'de bırakılan on üç aded müstesnâ olmak üzre mezkûr kazâlardaki bi'l-umûm esliha Yunanlıların yed-i gasbına geçmişdir.
---
4- Biga Yunan işgâl kuvveti, yüzbaşı kumandasında iki yüz elli mevcûdlu bir bölükle takviye edilmiş ve Gâvûr İmâm nâmıyla ma‘rûf İmâm Feyzi Efendi ve refiki Yunanlılarca der-dest ve tevkîf olunmuşdur.
5- Ezine Jandarma Takımı efrâdından Mehmed oğlu Mehmed yedinde görülen bir İngiliz silâhından dolayı tevkîf olunmuşdur: Çanakkale Jandarma Taburu'nun fî 11 Kânûn-ı Evvel sene [1]336 târîh ve 6174 numarasıyla.
1- 11/12/[13]36 târîh ve 6174 numaralu raporun dördüncü mâddesinde Yunanlılar tarafından tevkîf edildiği bildirilen Biga kazâsının Asmalı karyesinden Gâvûr İmâm nâm Feyzi Efendi ile karye-i mezkûreli refîki Ali Çavuş, Yunanlılarca mahfûzan Bandırma'ya sevkolunmuşdur.
2- Kânûn-ı Evvel'in on dördüncü günü Ezine-Sarıçalı arasında İkiderbend nâm mevki‘de kırk kişilik bir Yunan müfrezesiyle yirmi altı mevcûdlu Sadık çetesi arasında bir müsâdeme vukû‘a gelmiş ve müsâdemede bir Yunan onbaşısının- maktûliyeti ve bir Yunan neferinin mecrûhiyetiyle netîcelenmiş ve çete bir zâyi‘âta uğramaksızın çekilüp gitmişdir. Müsâdeme esnâsında berây-ı maslahat Ezine'ye
gitmek üzre mahall-i müsâdemeden geçmekde olan Dümrek karyeli Mustafa, Hâşim, Kâzım, Halilili karye muhtâr-ı sânîsi Hüseyin ve karye-i mezkûre korucusu Ali nâm eşhâs iki âteş arasında kalarak oldukları yerde ihtifâ eylemişler ve ba‘de'l-müsâdeme Yunanlılara teslîm olmuşlardır. Kendilerinin gayr-i müsellah bulunmalarına rağmen Yunanlılar, eşkıyâlara müsâdemede yardım etdikleri bahânesiyle merkûmûnu Ezine'ye sevk ve habseylemişler ve geceleri habshânede kasatura ile darb ve cerhetmek sûretiyle işkenceye ma‘rûz bırakmışlardır. Bunlardan korucu Ali eser-i darbdan ve başının dört mahallinden sopa ile aldığı cerîhadan müte’essiren vefât eylemişdir.
3- Ulahlı nâhiye müdîri, nâhiyeye merbût Kösedere karyesinde mukîm tebe‘a-i Osmâniyyeden Rum papasının bir müddetden beri pazar günleri hânesine keşide eylediği Yunan bandırasını ba‘de-mâ çekmemesi içün nâhiye Jandarma Kumandan Vekîli Ser-çavuş Tahsin'e şifâhen verdiği emri, Jandarma Kumandan Vekîli Kösedere Jandarma Karagol Kumandanı Ali Çavuş vâsıtasıyla infâz etmek istemiş ve papasa vâki‘ olan bu tenbîhâtdan Yunan kumandanlığı haberdâr olarak Tahsin ve Ali Çavuşların der destlerine teşebbüs olunmuşdur. Yunanlılarca taharrî edilmekde olduklarından haberdâr olan Tahsin ve Ali çavuşlardan Tahsin Çavuş, firâren tabur merkezine iltihâka muvaffak olmuş ise de gaybûbet eden Ali Çavuş'un mahall-i ihtifâsı henüz anlaşılamamışdır: Çanakkale Jandarma Taburu Kumandanlığı'nın 18/12/[13]36 târîh ve 6281 numarasıyla.
---
16- İngiltere'den esîr olarak Çanakkale'ye getirilmiş olan doksan Türk askeri Çanakkale'yi işgâl eden Yunanlılar tarafından Bandırma'ya naklolunmuş, orada hidemât-ı şâkkada kullanılmakdadırlar.
---
1- Berây-ı vazîfe Karabiga İskelesinde bulunan jandarma neferi Salih oğlu Halil, bilâ-sebeb Yunan çavuşu Koço tarafından darbedilmişdir.
2- Ezine'deki bi'l-umûm İslâmların hânelerinde hükûmetin ma‘lûmâtı olmaksızın Yunanlılar tarafından Rumlara â’id eşyâ aramak maksadıyla taharriyât icrâ edilmiş ve hâneler derûnunda görülen konsol, ayna, sandalye, dikiş makinesi, bakır ve pirincden ma‘mûl mangal, halı, kilim ve buna mümâsil zî-kıymet eşyâ gûyâ "Tehcîr edilen Rumların eşyâlarıdır" diyerek bilâ-tahkîk müsâdere edilerek bir mahalle depo edilmiş ve kendisinde mevcûd olmayan bir eşyâyı teslîm içün Hamamcı Ahmed Ağa
nâmında biri tevkîf ve pek şiddetli sûretde darbolunmuşdur.
3- Ezine'de icrâ-yı fuhşiyyât eden İslâm kadınları Yunan İşgâl Kumandanlığınca toplatdırılarak bunlardan bi'l-mu‘âyene, frengili olanların Kal‘a'ya sevki emredilmiş166 ve hastalık bulunmayanlarını da Yunan efrâdının huzûzât-ı nefsâniyyelerinin te’mîni maksadıyla umûmhâne ittihâz edilen bir mahalde ikâmetleri tasavvur edilmekde bulunulmuşdur.
4- Ezine dâhilinde Yunanlılar tarafından mevki‘-i tedâvüle çıkarılan Yunan drahmisinin beher frangı on iki buçuk guruşdan tedâvülü içün cebredilmekde olduğu gibi mahallî mâl müdîrliğine de bu bâbda teblîgât-ı şifâhiyyede bulunulduğundan Yunan evrâk-ı nakdiyyesi mikdârı pek ziyâde tekessür etmiş ve bi'n-netîce Osmanlı evrâk-ı nakdiyyesinin mevki‘-i tedâvülden kalkmasına ve hazînenin ızrarına sebebiyet verilmişdir.
5- Kânûn-ı Sânî'nin onuncu gecesi Bayramiç'in Tepecik mahallesinden on altı yaşlarında Ahmed nâm şahıs hânesine giderken tesâdüf eylediği bir Yunan devriyesinin "Dur" ihtârını anlamayarak yoluna devâm etdiğinden mezkûr devriye tarafından garra tüfengiyle sol kalçasından ağır sûretde cerhedilmişdir: Kal‘a-i Sultaniyye Jandarma Taburu Kumandanlığı'nın fî 21 Kânûn-ı Sânî sene [1]337 târîh ve 399 numarasıyla. Mühür

EZİNE YUNAN İŞGAL KUVVETLERİNİN BAYRAMİÇ’DE DOKUZ MÜSLÜMANI KATLETTİKLERİ
Ezine işgal kumandanının görevlendirdiği Mülazım Papazaharya kumandasındaki bir müfrezenin, eşkiya takibi gerekçesiyle gittikleri Bayramiç’e tabi Salihler köyünden beş kişiyi yanlarına alıp dördünü
Dümrek köyü yakınlarında, birini Bayramiç’te kurşun ve kasaturalarla katlettikleri, Ezine’ye dönerken karşılaştıkları yedi masum Müslümandan da dördünü öldürdükleri, üçünün kaçmayı başardığı hakkındaki rapor.
19 Mart 1921 Bâb-ı Âlî Dâhiliye Nezâreti Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
---
Ezine Kâ’im-i makamlığına Şehr-i hâlin beşinci cumartesi günü Ezine işgâl kumandanı eşkıyâ ta‘kîbi içün Ezine'de Mülâzım Papa Zaharya Efendi kumandasında kırk beş kişilik bir müfreze sevk ve mezkûr müfrezesine Bayramiç kazâsına tâbi‘ Salihler karyesine giderek efrâd-ı ahâlîden yirmi iki yaşlarında Hamzaoğulları'ndan Mustafa oğlu Hüseyin ve otuz yaşlarında Mehmed oğlu İsmail ve otuz yaşlarında Hüseyin oğlu Hasan ve Şabcıoğulları'ndan otuz yaşlarında Ahmed oğlu Mustafa ve yirmi sekiz yaşlarında Mehmed oğlu Hüsni ki cem‘an beş şahsı 5/6'ncı pazar gecesi karyelerinden nezdlerine
alarak Kosköy ve Erenköy karyelerinden geçirdikden sonra maktullerin cenâzeleri bulunduğu Dümrek karyesi ile Sarıçalı arasındaki Dümrek karyesi köprüsüne hîn-i muvâsalatlarında beş şahısdan yirmi sekiz yaşlarındaki Mehmed oğlu Hüsni'yi Bayramiç'e sevk ve i‘zâm eyledikden sonra diğer dördünü fecî‘ bir sûretde kurşun ve kasaturalarla katlederek ertesi gün Ezine'ye avdet eyledikleri esnâda Mülâzım Papa Zaharya tarafından Sarıçalı civârında bir dere içerisinde yedi eşkıyâ ile müsâdeme
ederek bunlardan dördünü katl ve üçü firâr eylediğini ifâde eylemiş ve mûmâ-ileyhin ifâdesi hilâfına olarak tahkîkât netîcesinde dört şahsın ma‘sûm bulundukları ve bu cinâyetin mahzâ bir intikam kasdıyla îkâ‘ edilmiş olduğu ve Bayramiç'e gönderilen Mehmed oğlu Hüsni'nin de kurşuna dizilmek sûretiyle katledildiği istihbâr kılınmış olmağla alenî bir sûretde icrâ kılınan ma‘sûm ve fakîr ahâlî hakkındaki mezâlimi musavver işbu rapor bi’t-tanzîm takdîm kılındı.
19/3/[1]337 Ezine Jandarma Bölüğü Kumandanı Yüzbaşı Ali Arif Aslına mutâbıkdır. Mühür
-----
YUNAN ASKERLERİNİN ÇANAKKALE’NİN ÇEŞİTLİ YERLERİNDE KÖY YAKIP YAĞMA YAPTIĞI 212 kişi Katledildi.
 
Biga Yunan kumandanının, içlerinde yerli Rumlarında bulunduğu efradıyla Çanpazarı nahiye merkezini ablukaya alıp eşrâftan Osman Efendi’nin eviyle diğer evleri tahrip ettiği ve eşyalarını yağmaladığı,
civar köy ahalisiyle çarpışma meydana geldiği, Bayramiç Yunan kumandanının iki yüz kadar kuvvetle Hacıbekirler, Muradlar ve Hacı Kasım köylerini bastığı, beş yaşındaki bir çocuğun öldürülüp on üç
yaşındaki bir kıza tecavüz edildiği, mal ve hayvanların yağmalanmasından sonra köyün yakıldığı, Biga ve Çanakkale arasındaki haberleşmenin kesildiği, beş yüz kadar Yunan askerinin top ve makinalı
tüfekle birlikte Bayramiç’den Çan’a doğru hareket ettiği, mikdarı belli olmayan bir diğer Yunan müfrezesinin de Biga’dan aynı yöne gittiği, Mamure nahiyesine bağlı Kilisealan, Şerbetlikeçi(?) ve Ağyeli civarında Yunanlılarla Müslüman halk arasında çatışma olduğu ve heyecana
kapılan Mamure ve civar köyler halkının göçe hazırlandığı, Ezine civarında halkın elindeki nakliye araçlarının toplandığı ve bu olaylardan evvel Yunanlıların memur ve eşrâftan bazılarını Bayramiç’ten İzmir’e sevkettikleri.
22 Mayıs 1921 Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Dâ’iresi Çanakkale Osmanlı Komisyon Riyâseti'nden mevrûd 19/5/[13]37 târîh ve 592 numaralı rapor sûretidir.
Mâdde 1– Şehr-i hâlin on ikinci perşembe günü ale's-sabâh Çanpazarı nâhiye merkezini Biga Yunan kumandanı ma‘iyyeti efrâdıyla abluka ederek eşrâfdan Osman Efendi'nin hânesini tahrîb ve kendisini bulamayınca diğer hâneleri de tahribe mübâşeretle ellerine geçirdiği eşyâ, pâre vesâ’ireyi ahz u gasbla karye dâhilinde rast geldiklerini darb ve cerh ile berâber birçok silâh endâhtıyla ahâlîyi tedhîş etdikleri ve bu mütemâdî silâh seslerini işiden civâr kurâ ahâlîsi nâhiye merkezini eşkıyâ basdı zannıyla ellerine geçirdikleri çifte, revolver, baltalarla gelmişler ise de karye kenârında abluka ve tarassudda bulunan Yunan askerinin ateşiyle karşulaşmış ve bi'l-mukâbele anlar da ateşe başlamış ve müsâdeme akşama kadar devâm ederek ahâlîden iki kişi şehîd dört mecrûh ve Yunanlılardan dört maktûl görüldüğü ve karye hâricinde vukû‘a gelen ahvâl hakkında henüz bir ma‘lûmât-ı sahîhâ alınmadığı ve gayr-i Müslim bulunan mahallî jandarması fenâlığı ref‘ ve izâleye muktedir olamadığı
ve Yunan askeri arasında asker elbiseseni lâbis yerli Rumların da bulunduğu ve yine 213 şehr-i hâlin on dördüncü cumartesi günü Bayramiç Yunan kumandanı iki yüz kadar bir kuvvetle Hacıbekirler, Muradlar ve Hacıkasım karyelerine gelerek câmi‘-i şerifin kilimlerini ve hânelerinden zî-kıymet eşyâ ve nukûdu ve hayvanâtı ahz u gasb, beş yaşında bir çocuğu katl ve on üç yaşında bir kızın bikrini izâle ve ahâlîyi bir tarafda tevkîf ile köyü kâmilen ihrâk ile âsâr-ı vahşet gösterdikleri Çanakkale Jandarma
Kumandanlığı'ndan alınan ma‘lûmât üzerine ma‘rûzdur.
2– Bir haftadan beri Biga kasabasıyla Çanakkale arasında muhâbere, telgraf Yunanlılar tarafından kat‘edilmiştir.
3– Mes’eleyi mahallinde tedkîk ve tahkîk etmek üzre dün İngiliz cenerali 83. Livâ kumandanı Kal‘a'ya gelmiş ve bugün Ezine'ye hareket eylediği ve vak‘a hakkında pey-der-pey alınacak ma‘lûmât arzedilecektir efendim. Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Dâ’iresi Çanakkale Osmanlı Komisyon Riyâseti'nin fî 22/5/[13]37 târîh ve 605 numaralı raporu sûretidir. Şehr-i hâlin yirminci günü Bayramiç'den beş yüz kadar Yunan askeri berâberinde cebel topu ve makinalı tüfenk olduğu hâlde Çan istikâmetine hareket eylediği diğer –mikdârı mechûl– bir Yunan müfrezesinin de ayn-ı mevki‘e gelmek üzre Biga'dan hareket etdiği Ma‘mûre nâhiyesine tâbi‘ Kilisealan, Şerbetli, Keçiağılı
civârında Yunanlılarla ahâlî arasında müsâdeme başlamış ve Yunanîler tarafından köylerin ihrâk edilmekde olmasından Ma‘mûre nâhiyesi ve havâlîsi fevka'l-âde heyecânda ve hicrete müheyyâ bulundukları ve Ezine cihetlerinde Yunanlıların vesâ’it-i nakliyye topladıkları Bayramiç ve Biga'dan ahvâl hakkında ma‘lûmât alınamadığı bi't-tahkîk anlaşılmış olduğu berâ-yı ma‘lûmât arzolunur.
Hâmiş: Vak‘adan evvel Yunanlılar tarafından Bayramiç'den me’mûrîn ve eşrâfdan ba‘zılarını der-destle İzmir'e sevkedilmiş ve bu kerre birkaçı serbest bırakılarak evveli gün Kal‘a'ya geldikleri ma‘rûzdur.
BOA. HR. SYS. 2615/3 Hâmiş: Vak‘adan evvel Yunanlılar tarafından Bayramiç'den me’mûrîn ve eşrâfdan ba‘zılarını der-destle İzmir'e sevkedilmiş ve bu kerre birkaçı serbest bırakılarak evveli gün Kal‘a'ya geldikleri ma‘rûzdur. BOA. HR. SYS. 2615/3
----
YUNAN ASKERLERİYLE YERLİ RUMLARIN ÇANAKKALE’YE BAĞLI ÇANPAZARI NAHİYESİ VE KÖYLERİNDE IRZA TECAVÜZ, YAĞMA VE KATLİÂM YAPTIKLARI Çanpazarı’nı abluka altına alan Yunan kuvvetleri ve yerli Rumların, nahiyeden on kadar Müslümanın evini tahrip edip eşya, para ve kıymetli ne varsa yağmaladıkları, sokaklarda rastladıkları Müslümanları döverek yaraladıkları, yardıma koşan çevre köy ahalisiyle meydana gelen çarpışmada her iki taraftan da kayıplar olduğu, Bayramiç’teki Yunan kuvvetlerinin Hacı Bekirler, Muratlar, Hacı Kasım köylerini basarak ev ve camileri talan ettikleri, kıymetli eşya, para ve hayvanları çaldıkları, genç kız ve kadınlara tecavüz edip, beş yaşında bir çocuğu katlettikleri ve halkı bir yerde toplayıp köyü yaktıkları, Biga ile Çanakkale arasındaki haberleşmenin kesildiği, tarlada çalışan rençber ve mültecilerin katledilmeleri üzerine Karakocalar köyünden yirmi sekiz ailenin bütün 223 eşyalarını bırakarak göç ettikleri, Kolfaköy’e[Kolfal] gelen Yunanlıların
manifatura ve bakkal dükkânını yağmalayıp, birçok ev eşyası ve hayvanı gasbettikleri, halktan bazılarını yaraladıkları, Çavuşköy’ü tamamen yağmalayıp evleri, ağaçları, ılıcaları yaktıkları; köylerden çaldıkları kilim ve halıları İkizçeşme mevkiinde ısınmak maksadıyla yakıp, gasbettikleri hayvanları yedikleri, Mallıköy halkına bıyık yolmak, sakal koparmak, dövmek, defalarca boynuna ip geçirip asmakla kokutmak ve kadınlara tecavüz gibi işkenceler uyguladıkları, Kocayayla köyünden olup,
Yunanlıların bir şey yapmayacaklarını söylemeleri üzerine inanarak köylerine dönen beş aileye feci şekilde işkence edildiği, para ve eşyalarının çalındığı, Dereköy ve Yahyaköy’de de benzer zulümler
yapıldığına dair isim, yer, şahıs ve zaman belirten ifade ve raporlar. 29 Mayıs 1921 Bâb-ı Âlî Dâhiliye Nezâreti Emniyyet-i Umûmîyye Müdîriyeti Aded 307 Tarih:12-13/5/[13]37 Gayet Müsta‘celdir Sûret
Şehr-i hâlin on ikinci perşembe günü sabâhı alaturka sâ‘at on râddelerinde Biga Yunan işgâl kumandanı ma‘iyyetinde elli neferlik bir müfreze ile Çan merkez nâhiyesine gelüp Çanlı Osman Efendi'nin hânesini taharrî ve mûmâ-ileyhi bulamayınca merbût pusulada esâmîsi muharrer bulunanların hânelerini taharrî edüp ve merbûten takdîm kılınan cedvelde cinsi ve mikdârı muharrer eşyâ ve nukûdu gasbedildikden sonra Mekteb Mu‘allimi Hakkı Efendi'yi, ahâlîden Ali'nin dâmadı
İbrahim, İlyas Çavuş, Velioğlu Ali, Davulcu Mehmed Ali Çavuş'un oğlu Hamdi vesâ’ireyi fenâ bir hâlde darb ve müdîriyet odacısı Ali Rıza'yı baldırından süngü ile cerh ve İbrahim Çavuş'un Halil'i müte‘addid mahallerinden darb ve kama ile cerh, Topcu oğlu Mehmed'i süngü ile hafif sûretde cerhetdikden sonra mahallât arasında her ne esbâba mebnî ise üç dört sâ‘at kadar silâh endâht etdikleri ve silâh sadâsını işiden civâr kurâdaki ahâlîden bir kısmı eşkıyâdır zannıyla alaturka sâ‘at yedi buçuk râddelerinde nâhiye merkezine gelerek Yunanlılar ile aralarında devâm eden müsâdeme netîcesinde Yunanlılardan ikisi telgrafhâne derûnunda ve ikisi köy dâhilinde olmak üzre dört nefer maktûl düşüp dağlık arâzîden Biga'ya doğru 224 savuşdukları ve ahâlîden Çanpazar karyeli Hayreddin oğlu Beytullah, Mallı karyesinden Koca Muhacir'in Şaban şehîd ve Çavuş karyesinden Muhacir Osman
göğsünden ve seyyar satıcılardan Arnavud Hacı ayağından mecrûh olduğu ve nâhiye merkezine yarım sâ‘at mesâfede cenûb istikâmetinde İngiliz işgâl mıntıkası dâhilinde Kocayanık mevki‘inde beş altı Yunan neferinin daha maktûl düşdüğü ahâlî tarafından söylenmekde ise de vaktin geç olması ve arâzînin dağlık bulunması hasebiyle hakîkât anlaşılamadığından keyfiyet ayruca arzedileceği ve ahâlî köylerine dağılmış olduğundan bu husûsda tahkîkât-ı lâzimenin icrâsı içün hey’et-i tahkîkiyyenin sür‘at-i i‘zâmı bölüğe arzedildiği ma‘rûzdur. Çanpazar Takım Kumandanı Aslına mutabıkdır. Mülâzım-ı Sânî Süreyya Bâb-ı Âlî Dâhiliye Nezâreti Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti Sûret Zabıt Varakası
Şehr-i hâlin on dördüncü cumartesi günü Bayramiç'de iki yüze karîb Yunan kuvve-i işgâliyye askeri, otuzu mütecâviz Yunan çetesi Muradlar'a gelüp bir gece orada kaldıkdan sonra sabahleyin Hacı Bekirler karyesine gelerek karyeyi abluka edüp elli kişilik bir kuvvetle karye-i mezkûreyi taharrî maksadıyla bütün hâneleri soyup mâl, nukûd ve eşyâ-yı beytiyyelerinin, kıymetli kadın ve cihâz takımlarını da kâmilen ahz u gasb ederek ahâlî-i mağdûreyi şiddetle darb ve işkence ile de ayrıca pâre
istedikleri ve karye ahâlîsinden Molla Ahmed oğlu Yusuf Ağa'nın beş yaşlarında Salih nâmında oğlan çocuğunu Fransız tüfengi ile çocuğun sağ dizinden urarak cerhedilmiş ve yarım sa‘ât sonra ma‘sûm vefât etmiş ve yine karye-i mezkûre ahâlîsinden Hasan oğlu Ali'nin on üç yaşındaki Şehriye nâm kızı cebren bikrini izâle etmek fi‘l-i cinâyeti îkâ‘ ile karyeden genç kadınların kezâ ırz ve nâmûslarını cebren ta‘arruzla fi‘l-i şenâ‘ati icrâdan sonra ahâlî-i mağdûreyi bir araya toplayup tekrâr darb ve işkence ile içlerinden cem‘an beş kişi berâberlerinde alup götürdükleri ve talan etdükleri nukûd
ve eşyâ vesâ’ireyi karyeden beş aded merkebe yükleterek götürdükleri ve ba‘dehu
kendilerinin karyede beş sâ‘at zamân zarfında bâlâda gösterildiği üzre envâ‘-ı cürm ve mezâlimât ve nice şenâ‘ât ve mukâtele ile karyeden çıkmalarından yarım sâ‘at evvel 225
karyeden Osman oğlu Ömer, Osman oğlu Mustafa, Ömer oğlu Ali, Ahmed oğlu İsmail, Hüseyin oğlu Hasan, Hüseyin oğlu Koca Mustafa, Hacı Bayram oğlu Ramazan, Hacı Ahmed oğlu Osman ve Hacı Ahmed Ağa nâmlarındaki eşhâs-ı mağdûrenin hâne, zahîre anbarı ve koyun kışlası, samanlık ve ahur damlarını kâmilen ihrâk edüp ve diğer hânelerin de kâffesini ateşlemişler; derûnundaki eşyâların
kat‘iyyen alınmamasına mecbûren ahâlîyi hânelerinden uzak mahallede bir müddet tevkîf etdikden sonra yağma ve gasbetdikleri eşyâları, aldıkları beş merkeble götürüp savuşmuşlar. Bunun üzerine mağdûr ahâlî korkarak her dürlü tehlikeyi göze alup yanmakda olan hânelerinin itfâsına koşmuşlar ise de bâlâda isimleri muharrer eşhâsın hânelerinden gayrılarını az bir yangınlıkdan kurtarabilmişler ve netîce-i tahkîkâtın bâlâda muharrer dokuz hâne, ebniye-i sâ’ire kâmilen imhâ olunmuş ve derûnundaki bir çok hayvanât-ı ehliyyenin dahi yandığı anlaşılmış ve câmi‘-i şerîfin de iki aded
büyük kilim[i] dahi gasbolunmuş ve keşfolunmayan birçok nevâkısla karye-i mezkûr vukû‘âtını mübeyyin işbu zabıt varakası zîrde esâmîleri muharrer eşhâs huzurunda tanzîm kılınmağla arzolunur efendim.
14/Mayıs/[1]337 Bâzergânlar Jandarma Seyyar Müfreze Kumandanı Mehmed Durmuş Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyeti
------
1- Şehr-i hâlin on ikinci perşembe sabâhı Biga'nın Çanpazarı nâhiye merkezi şafakla berâber Biga Yunan kumandanı ma‘iyyeti efrâdıyla abluka edilerek eşrâfdan Osman Efendi'nin hânesi taharrî ve kendisini bulamayınca diğer hâneleri de taharriye başlayarak bu miyânda ellerine geçirdikleri eşyâ, pâre vesâ’ire ahz u gasbedilmekle berâber memleket içinde önlerine geleni darb ve cerhederek ve her tarafa silâh atarak ahâlîyi tedhîş etmişlerdir.
Sabahdan öğlene kadar bu işkence devâm etmiş ve mütemâdî silâh seslerini işiden civâr kurâ ahâlîsi nâhiye merkezini eşkıyâ basdı zann ü zehâbında bulunarak ellerine geçirdikleri çifte, revolver ve baltalarıyla Çanpazar'ın imdâdına koşmuşlarsa da karye kenarında abluka ve tarassudda bulunan Yunan askeri bunları görerek üzerlerine ateş açdıklarından ahâlî de bi'l-mukâbele ateşe başlamışdır.
Müsâdeme gurûba kadar devâm etmiş ve Yunanîlerin tekrar Biga'ya çekilmeleriyle ateşe nihâyet verilmişdir. Müsâdemede karye dâhilinde ahâlîden iki kişi şehîd, üç dört mecrûh bulunduğu gibi Yunanîlerden de dört maktûl görülmüşdür. Karye hâricinde vukû‘a gelen ahvâl netîcesi henüz mechûldür. Gerek Yunanîlerin vürûduyla hâneleri taharrî ve tecâvüzü sırasında ve gerekse
köylülerin vürûduyla müsâdeme bidâyetlerinde nâhiye müdîri ve jandarma takım kumandanı gayr-ı Müslim efrâdıyla fenâlığın ref‘ ve izâlesine çalışılmış ise de semere-bahş olamamışdır. Yunan asâkir-i muntazaması miyânında asker elbisesini lâbis Biga ve Karadağ ahâlî-i Hırıstiyâniyyesi de bulunduğu görülmüşdür. Vak‘ayı müte‘âkib ahâlî-i kurâ köylerine çekilerek sükûnet i‘âde edilmiş herkes işiyle gücüyle meşgûl bulunmuşdur. Bu husûsda mahallî mıntıka kumandanlığından alınan rapormerbûtdur.
2– Şehr-i hâlin on dördüncü Cumartesi günü Bayramiç Yunan kumandanı iki yüze karîb bir kuvvetle Bayramiç kazâsına merbût Hacıbekirler ve Kal‘a-i Sultâniyye kazâsına merbût Muradlar ve Hacı Kasım karyesine gelerek canavarların bile yapamayacağı âsâr-ı vahşetde bulundukları, câmi‘in kilimleri, hânelerden zî-kıymet eşyâ ve nukûdu nehb ü gâret ve hayvan ve mevâşîyi ahz u gasbetdikden başka
merbûtu vesîkadan keyfiyet müstebân buyurulacağı vechile beş yaşındaki bir çocuğu bile katl ve on iki, on üç yaşında bir sıbyânın bikrini izâle etmek ve köye ateş vererek ve ahâlînin söndürmemeleri içün de köy halkını bir mahalde tevkîf etmek gibi canavarlıklar irtikâb edilmişdir. Bu miyânda mukaddemâ Bayramiç Yunan kumandanı tarafından seddedilen ve mu‘ahharan İngiliz kumandanının vesîkasıyla taburdan efrâd gönderilerek tekrâr küşâd edilen Bâzergânlar jandarma karagol kumandanı 93 Mehmed oğlu Durmuş ile 227 efrâddan 69 İbrahim oğlu Mehmed'i dahi işbu asâkir-i câniyye yolda tevkîf ederek ezâ vü cefâ eyledikleri ve bunlardan 93 Mehmed oğlu Durmuş bi't-takrîb firâren gelmiş
ise de diğerinin hayât ve memâtı mechûl bulunduğu jandarmalarımızın hîn-i tevkîfinde Yunan kumandanına vazîfeten bulundukları hakkında İngiliz Kumandanlığından ahzedilmiş olan vesîka ibrâz olundukda büsbütün âsâr-ı şu‘ûr ibrâzıyla vesîkanın da parça parça edildiği anlaşılmışdır. Mes’elenin arîz u amîk tahkîki ahâlînin âlâm ve ıztırâblarının teskinine sükûnetin i‘âde ve hükûmetin nazar-ı şefkat ve himâyesi dâ’imâ üzerlerinden eksik olmadığı ihsâsı maksadıyla Kumarlar nâhiyesi mıntıka kumandanı mahall-i vak‘aya hareket etdiği gibi Çanakkale Bölüğü kumandanı da mahall-i vak‘aya azîmet eylediğinden bi'l-âhire alınacak rapor ayrıca arz u takdîm kılınacağı.
3-Bir haftadan beri Biga kasabasıyla Çanakkale arasındaki telgraf muhâberâtının munkatı‘ bulunması dolayısıyla mezkûr bölükle muhâbere edilememekde olduğu berây-ı ma‘lûmât ma‘rûzdur. Ol bâbda. 17/Mayıs/[1]337 Kal‘a- i Sultâniyye Jandarma Taburu Kumandanı Binbaşı Ömer Lütfi Aslına mutâbıkdır. Mühür
----
EŞKIYA TAKİBİ İÇİN PAZAR KÖYÜNE GİDEN YUNAN MÜFREZESİNİN HALKI DÖVÜP EŞYALARINI YAĞMALADIĞI Çanakkale’ye bağlı Ezine’den eşkiya takibi maksadıyla, Pazarköyüne gelen ve içinde Kör Apostol’un da bulunduğu Yunan müfrezesinin, halktan bazılarını çetelerin yerini söylemeleri için tüfek dipçiği ve kırbaçla feci bir şekilde dövdüğü, evlere girip eşyaları yağmaladığı, bir kadına tecavüz ve bir evi yakmaya teşebbüs ettiği, bir kadının korkudan ölmesine sebep olduğu ve eşkiya malı diye bir atı götürdüğüne dair zabıt varakası ile çalınan eşyaların listesi.
20 Haziran 1921 Dâhiliye Nezâreti Umûm Jandarma Kumandanlığı İstanbul Sûret Zabıt Varakası
Şehr-i hâlin on üçüncü pazartesi günü eşkıyâ ta‘kîbi husûsunda Ezine'den hareketle Pazar karyesine vürûd eyleyen Yunan müfreze-i askeriyyesi karye dâhiline dağılarak ahâlîden Abdullah Efendi oğlu Ahmed, muhâcir Süleyman oğlu İbrahim, Osman oğlu Halil, Eyüb oğlu Halil'in dâmâdı Halil, Numan oğlu Mustafa'nın Ahmed ve Çerkes Hüseyin oğlu İbrahim'i "Siz çeteleri biliyorsunuz nerede efeleriniz ?" diye Yunan askeri kıyâfetinde icrâ-yı ta‘kîbâtda bulunan Ezineli başıbozuk Rum milletine mensûb Kör Apostol nâm merkûm dahi ellerinde mevcûd bulunan kırbaç ve hâmil bulundukları tüfenk dipçikleriyle eşkıyâların adem-i mevcûdiyyetini bahâne ederek âdetâ bir intikâm kasdıyla mağdûr-ı merkûmûna fenâ hâlde darb, tazyîk ve tehdîdlerden sonra karye dâhiline dağılarak sâhibleri mevsim i‘tibârıyle tarlalarda, ötede berüde bulunan hânelerin kilitlerini kırmak ve sâhibleri mevcûd bulunan
hânelerden dahi şiddet-i cebrî bir sûretde ellerine geçeni yağma ile ahzetdikleri ve ahzolunan eşyâ-yı mezkûrun cins ve mikdâr ve adedlerini irâ’e eder liste merbûten takdîm kılınmağla berâber karye ahâlîsinden Ali Bey'in Ali Ağa'nın hânesine bi'd-duhûl zevcesi Hanife'nin dahi ırz ve nâmûsuna ta‘arruz maksadıyla mezbûrenin üzerine hücûm edecekleri bir sırada muhtâr-ı sânî Halil Ağa'nın derhâl mezbûrenin feryâdına müte‘âkib yetişebilmesinden dolayı sarf-ı nazar etdikleri ve yine mezkûr
karye ahâlîsinden Topal oğlu Halil'in hânesine giderek tahmînen bir buçuk kıyye 245 kadar gazyağını merdiven başına dökerek ihrâk eylemek teşebbüsâtıyla ceblerinden kibrit çıkararak hâneyi yakmak maksadıyla ateşledikleri bir sırada Muhtâr-ı Evvel Yahya Çavuş tarafından söndürüldüğü ve zulmün Yunan askerleri tarafından îkâ‘ edilmesi üzerine hânenin â’ilesi fenâ hâlde böyle mühim bir tehdîdlere karşı ziyâde korkarak vücûdu şişmek gibi bir emrâza ma‘rûz ve mübtelâ olarak Ezine Hükûmet Tabâbeti'ne berây-ı mu‘âyene i‘zâm kılınmış ve yine karye-i mezkûr ahâlîsinden Sarı Mehmed'in dâmâdı Halil İbrahim'in köy taşrasında ra‘yedilmekde bulunan demirî kır tonunda bir re’s erkek hayvanını eşkıyâ mâlı addedilerek alup refâkatlarında götürdükleri cihetle işbu zabıt varakası mahallinde bi't-tanzîm takdîm ve tasdik kılındı.
Fî 20 Haziran sene [1]337 Ezine Merkez Karagol Kumandanı Mu‘âvini Mehmed Sâkıb
---
ÇANAKKALE’DE YUNAN ASKERLERİNİN VE İSLÂM DÜŞMANI KÖR APOSTOL’UN YAPTIĞI KATLİÂMLAR
Yunanlılar tarafından yapılan mezâlim hakkında Çanakkale-İngiliz İşgal Kumandanlığı’na vesikalar dahi gösterilmek suretiyle müracaatta bulunulduysa da sonuç alınamadığı, Yunan postasına memur Yunan
müfrezesi’nin Bozili köyü yakınlarındaki derelerde eşkiya pususuna düşerek kayıp vermesi üzerine, İslâm düşmanı olan Kör Apostol’un da bulunduğu bir müfrezenin Bozili köyüne giderek dört Müslümanı öldürdüğü, dokuz kadar evi yaktığı, Ezine’de belirli bir saatten sonra sokağa çıkma yasağı ve evlerin kapısına fener asma zorunluluğu konduğu, rüzgârın tesiriyle feneri sönenlerin evlerinden alınarak dövüldüğü, işkence yapıldığı, çeşitli bahanelerle tutuklananlar hakkında bir daha haber alınamadığı, Kör Apostol’un Çarıksız köyü imam ve muhtarıyla ahaliden bir kişiyi feci bir şekilde katlettiği, Akçakeçili köyünden de bir kişiyi öldürdüğü, eşkiya korkusuyla köylerden kaçıp kasabaya yerleşen Müslümanlara, Yunan askerlerinin ırz, namus, mal ve canlarını muhafaza ettiğine dair birer mazbata imzalatılmaya çalışıldığı, cani Kör Apostol’a teslim edilen müfrezenin Müslümanlara her türlü fenalığı yapmaya hazır olduğu, Ezine’nin en büyük ve zengin köylerinden Geyikli ve Bergos köyü
halkının bütün eşya ve hayvanlarını bırakıp kaçmak zorunda kaldıklarından bahisle acilen siyasî tedbirler alınması gerektiğine dair rapor ve tezkireler.
21 Mayıs 1922 265 Kal‘a-i Sultâniyye Mutasarrıflığı 220 Mahrem Dâhiliye Nezâreti Huzûr-ı Sâmîsine
Ma‘rûz-ı çâker-i kemîneleridir, Livânın Yunan işgâli altında bulunan menâtıkında Yunanlılar tarafından ahâlî-i İslâmiyyeye öteden beri îkâ‘ edilegelmekde olup vaz‘iyyet-i hâzıra haylûletiyle ref‘ ve-tahdîdine imkân bulunamayan mezâlim hakkında tedârik ve cem‘edilebilen vesâ’ikin dahi irâ’e ve i‘tâsıyla mezâlim-i vâkı‘a-ı mebhûsenin önüne geçilmesi lüzumu Çanakkale İngiliz İşgâl Kumandanlığı'na evvel ve âhir bi'l-mürâca‘a taleb edilmekde ve mezkûr kumandanlıkca da sıhhatlerine kanâ‘at hâsıl olan ahvâl-i müştekâ-bihâ Dersa‘âdet'deki merci‘lerine izbâr ve iblâğ olunagelmekde idi. Bundan iki gün akdem kendisiyle mülâkî olduğum işgâl kumandanı vekîlinin Dersa‘âdet'de Kolonel Stuvırt'tan aldığını beyân ile çâkerlerine irâ’e ve ba‘zı fıkrâtı da kırâ’at ve tercüme eylediği bir tahrîrâtda livâ dâhilinde, Yunanlılar tarafından îkâ‘ ve irtikâb edilegelmekde olup kendilerini de fevka'l-âde müte’essir eden mezâlim ve fecâyi‘ ref‘ edilmiş olmak üzre livânın Yunanlılardan tahliyesi husûsundaki şimdiye kadar
mesbûk gayretleri ma‘a't-te’essüf müntic-i muvaffakiyyet olamadığının ve ma’a-hâzâ yine bu maksadı mahallen ta‘kîb ile matlûb netîceye îsâle çalışmak içün Kuvâ-yı Müttefika İşgâl Kumandanı Ceneral "Harington" cenâbları tarafından me’mûr edildiğini sûret-i mahsûsada taraf-ı âcizâneme teblîği iş‘âr edilmekde bulunduğu berây-ı ma‘lûmât arzolunur. Ol bâbda emr ü fermân hazret-i men-lehü'l-emrindir. Fî 19 Nisan sene [1]338 Kal‘a-i Sultâniyye Mutasarrıfı Bende Vahab Kal‘a-i Sultâniyye Mutasarrıflığı 277 Mühimdir Dâhiliye Nezâret-i Celîlesi Hâk-i Pây-ı Sâmîsine Ma‘rûz-ı çâker-i kemîneleridir, 266 Yunanîler tarafından Ezine kazâsındaki ahâlî-i İslâmiyyeye karşı îkâ‘ edilen
fecâyi‘e dâ’ir mahallî me’mûrîn-i inzibâtiyyesinden alınan iki kıt‘a raporun suver-i müstahrecesi leffen takdîm-i hâk-i pây-ı sâmî kılınmışdır. Mütâla‘asından muhât-ı ilm-i âlî buyurulacağı vechile günden güne tezâyüd etmekde olan mezâlim-i Yunaniyye, eyyâm-ı ahîrede de pek ziyâde kesb-i şiddet ederek Yunan mıntıka-ı işgâli dâhilinde bulunan İslâm ahâlî içün huzûr ve emniyet tamâmıyla münselib bir hâldedir. Ezine'nin en cesîm ve zengin köylerinden ma‘dûd olan Bergos ve Geyikli karyeleri
ahâlîsinin Apostol nâmındaki hun-hâr bir Yunan müfrezesi kumandanının zulüm ve tazyîki ve köylerini ihrâk edeceği hakkındaki i‘lân ve işâ‘ası üzerine bütün eşyâ ve mevâşîlerini karyelerinde terkle yalnız canlarını kurtarmak içün dağlara ve oradan da bizim tarafdaki köylere ilticâya mecbûriyetleri, fazâyih-i Yunaniyyenin derecesini ta‘yîne kâfîdir. Binâ’en-aleyh tevâlîsinden korkulmakda olan bu hâlin men‘ ve tahdidi emrinde bütün ümîdler, Bâb-ı Âlî'nin kudret ve siyâset-i âliyesine merbût bulunmuş
olmağla. Ol bâbda emr ü fermân hazret-i veliyyü'l-emrindir. Fî 23 Ramazanü'l-mübârek sene 1340 ve
Fî 21 Mayıs sene 1338 Kal‘a-i Sultâniyye Mutasarrıfı Bende Vahab Kal‘a-i Sultâniyye Mutasarrıflığı
Sûret Zeyl, 14 Mayıs [1]338 târîh ve 2/841 numaralu rapora: 11 Mayıs sene [1]338 Cum‘a günü ba‘de'z-zevâl Ezine ve Bayramiç Yunan postasının Bağçeli'ye sevk ve îsâline me’mûr yirmi kişilik Yunan müfrezesinin Bağçeli'nin şimâl-i garbîsinde kâ’in Bozili karyesinin şarkındaki derelerde eşkıyâ pususuna uğrayarak yedi maktûl, dört mecrûh ve yedi nefer kadar da gâ’ibleri bulunduğu ve bi&#

 

Google'da paylas

who over

    Blogger Comment
    Facebook Comment

0 yorum: